Işık, Vahdettin

Yükleniyor...
Profil fotoğrafı
E-posta Adresi ORCID Profili YÖK Araştırmacı Profili Google Akademik Profili TR-Dizin Profili SOBİAD Profili

Araştırma projeleri

Organizasyon Birimleri

Organizasyon Birimi
Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
Enstitü, “Medeniyet Araştırmaları” alanını haddizatında müstakil bir araştırma sahası olarak ihdas etmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede Medeniyet Araştırmaları alanının kendi çözümleme düzlemlerini tarif etmek ve alanı yönlendirecek ontolojik, epistemolojik ve metodolojik yaklaşımları teklif etmek için çalışmaktadır. Medeniyet Araştırmaları, mevcut disiplinlerin yaklaşımlarının çözümlemekte yetersiz kaldığı, yerel veya dünya ölçeğinde, insanlığın karşılaştığı farklı meseleleri anlamaya yönelik, çok disiplinli ve alternatif bakışlara imkan veren bir yaklaşım sunmayı amaçlamaktadır.

Adı Soyadı

Vahdettin Işık

İlgi Alanları

Sosyoloji ve Siyaset, Din ve Toplum İlişkileri, Modernleşme, Çağdaş Dünyada İslam ve Türkiye

Kurumdaki Durumu

Aktif Personel

Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 9 / 9
  • Yayın
    Said Halim Paşa: Bir ıslah düşünürünün hayatı, düşüncesi ve eserleri
    (Ketebe Yayınları, 2021) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin
    Türkiye’nin yakın tarihini şekillendiren şahsiyetler içerisinde Said Halim Paşa önemli bir yer işgal etmektedir. Gerek üstlendiği idari ve siyasi görevler gerekse de dile getirdiği düşünceler, onu önemsememiz için yeterli gerekçeleri bize sunmaktadır. Dönemin yeni düzen arayışları sürecinde, onun yenilenmeye, geleneğe ve Batıya bakışındaki itidal, bugün de ihtiyaç duyduğumuz bir yaklaşımı örneklemektedir. Elbette ki her insan gibi onun da çözümlemelerinde sınırlılıklar görülebilir...
  • Yayın
    Osmanlı'nın yeniden yapılanması sürecinde aydınların tutumu
    (Ekin Yayınevi, 2021) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin
    Aydının toplum hayatındaki yeri ve değişim sürecindeki rolü yaklaşık 150 yıldır bizim düşünce dünyamızda konuşuluyor. Benzer şekilde sosyal bilimler literatüründe de aydın önemli bir yer işgal ediyor ve modernleşme süreci olarak kavramlaştırılan değişimin ana öznelerinden biri olarak ele almıyor. Özellikle Osmanlı-Türkiye modernleşmesi olarak kavramlaştırılan süreçte aydınların rolü ve teklifleri hakkında yapılacak müzakerelerde bunu daha açık bir şekilde görebiliriz. Bu hususta yapılan değerlendirmelerin bir kutbunu Müslümanların temel kabullerini ve tarihî tecrübesini “yeni” olanı içselleştirmenin enstrümanı yapmaktan endişe duyanlar, diğer kutbunu ise sorunların sadece “dışarı ”dan gelen saldırılarla izah edilmesini bir nakısa olarak gören ve “iç” bünyede bir tamir imkânı oluşturmak için “yeni/enme”nin gerekliliğini vurgulayanlar oluşturuyor. Biz kendi değerlendirmemizi yaparken, bu iki kutbun hassasiyetini mutlaka çatıştırmak gerekmediğinin farkında olan ihtiyatlı ve itidalli bir yol benimseyeceğiz…
  • Yayın
    Temel kavramlar ve düşünceler
    (İLEM Yayınları, 2021) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin
    1950’de iktidarı devralan Demokrat Parti (DP), dinî pratiklere alan açma konusunda CHP’ye nispetle daha açık bir tutum sergilemişti. Bu siyasetin yansıması olarak, 1950 seçimlerini DP’nin kazanmasıyla birlikte resmî rahatlama teşebbüsleri içinde dinî hayat yeniden canlanmaya başlamıştı. Bu canlanmayı çıkan dergi sayısı ve dergilerin gündem çeşitliliği açık bir şekilde yansıtıyor. Dergilerin künye bilgilerinden de anlaşılacağı üzere 1940’ların sonunda dergi yayın hayatında hızlı bir hareketlilik başlamıştır. Dergilerin isimleri daha çok dinî referanslara göndermeler yaparken, dergi isimlerinin altlarındaki tanıtım metinleri büyük oranda; “dinî”, “ahlaki”, “ilmi”, “edebi” gibi kelimeler ile ifade edilmiştir. Bu durum aslında bir anlamda belirli bir tedirginliği de göstermektedir ve yeni konjonktürde dikkatli yol alma çabası olarak da okunabilir...
  • Yayın
    Geleneğin muhafızı ve değişimin faili olabilmek: Şehadetinin 100. Yıldönümünde Said Halim Paşa’yı yeniden düşünmek
    (Kadim Yayınlar, 2022) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin
    In order to understand what Said Halim Pasha and the heritage he represented correspond to, it is necessary to explicate the search for a new order and the avenues this search occurred in in the second half of the 19th and the first quarter of the 20th centuries. Because he was both a party to these discussions as foreign minister and Grand Vizier of the Ottoman State, and one of the leading thinkers of the idea of Islamic renewal, which was one of the most significant branches of these discussions. At the time the Pasha was born Muslims were debating whether their conceptions, methods and scientific disciplines were adequate for meeting the needs of the new world they faced. The fact that the Pasha published a collection of his treatises under the title Buhranlarımız (Our Crises) indicates that he perceived the issue at hand as a "crisis". At a time when there emerged diverging evaluations of the historical experience of Islam and Muslims, the Pasha insisted that a solution could be found on the basis of Islam and the historical experience of his own society. Though, his approach did not evolve into traditionalist introversion. The value he attributed to the concept of renewal, however, did not result in adopting a Westernizing line either. For this reason, we can summarize Said Halim Pasha's stance as being at the same time both “a guardian of tradition and an agent of change”. After analyzing the causes of the “crisis” in detail, the Pasha proposes Islamization as the solution. According to him, Islamization should rise on a grounded faith that is supported by coherent knowledge. Therefore, Islamization requires understanding the existence in accordance with its own nature. This article focuses on understanding the thought of Said Halim Pasha in its context.
  • Yayın
    Rethinking Islamism in Turkey: Beyond conservative or modernist rejectionism
    (Routledge, 2022) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin; Sunar, Lütfi; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
    The fact that the 19th century resulted in the removal of Muslims as a global locus of power is widely known. As a result of the efforts that occurred in the wake of making sense of this new situation, various currents of thought emerged. Some took a negative attitude toward renewal efforts based on the attitude of preserving what had already existed in response to modernization. Others proposed completely replacing what had existed. A third approach evaluated the issue not in terms of the new or the old, but in terms of the nature of the new and the old – and whether it responded to what was needed. Those who adopted the last approach regarded a continuation of the old as it had been to be impossible, believing change to be necessary, but did not reject what was traditional. They saw that adopting the new without questioning its nature would contradict Islamic principles as well as historical-social reality. The order formed by those who adopted this approach can be called the Islamic Renewal Movement. In other words, unlike conservative rejectionism and modernist rejectionism, the proposed interpretation of the Islamic Renewal Movement was based on protecting what needed protection and renewing what needed renewal. This approach sought to both remain as itself and also respond to the contemporary challenges through this choice. These three approaches can be said to still continue to shape Turkey’s political thoughts and tendencies...
  • Yayın
    Bir geçiş dönemi aydını olarak Necip Fazıl
    (İnsan ve Medeniyet Hareketi, 2022) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
    Türkiye’nin ulus-devlet dönemi birçok alanda olduğu gibi entelektüel ve toplumsal önderlik profilinde de ciddi bir değişime yol açtı. Nitekim 1850’li yıllara kadar toplumda bilginin üretim merkezi, büyük ölçüde medreseydi. Medreseden yetişen alim de gerek toplumsal ilişkilerde bir müracaat mercii gerekse de siyasi sistemde bir özne idi. Devletin kendini yeniden yapılandırma ihtiyacının sonrasında açtığı mekteplerde yetişen yahut Avrupa’da okuttuğu kişiler ise hem birer bürokrat yani devlet adamı oldular hem de her alanda söz söyleme mevkiine geldiler. O tarihlerden itibaren, toplumsal önderlik de gitgide ulemanın ve beslenme kaynakları olan fıkhın irtifa kaybı ile sonuçlandı. Ulemanın irtifa kaybı ile açılan boşluğu ise aydın ve yeni bilgi sistemleri doldurdu. Bu süreç, Cumhuriyetin ilanı sonrasında yapılan devrimlerle zirveye ulaştı. Bu yüzden, 1924 sonrası yıllar bürokratların ve aydının altın çağıdır. Çünkü; kendini medeniyet değiştirmenin öznesi olarak gören kadrolar iktidarı ele geçirmiş oldu. Dolayısıyla tarihi İslam tecrübesinin hasılası olan kurumlar ve yanında bu kurumların yetiştirdiği özneler de kamusal alanın dışına itilerek çeşitli yöntemlerle ya doğrudan tasfiye edildiler yahut da pasifleştirildiler. Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak da İslam her seviyede bir sorun odağı haline getirilmiş oldu…
  • Yayın
    Gelenek ve yenilenme geriliminde Akif'in tutumu
    (Dicle Üniversitesi, 2023) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
    Türkiye’nin yakın tarihini şekillendiren en önemli gerilim hatlarından birini gelenek ve yenilenme karşısında takınılan tutum oluşturmaktadır. Bir uçta ülkeyi selamete erdirmenin yolunu, güncel tarihi ve toplumsal gerçekliğe körleşecek seviyede geleneğe bağlanmakta arayanlar, diğer uçta ise İslami geleneği ve bu geleneğin tezahürü olan kurumları büsbütün tasfiye etmekte görenler vardı. Bu yeniden şekillenme sürecinde doğrudan sorumluluk üstlenen ve bu ülkenin milli marşını yazan Mehmed Akif ise milletin kimliğini belirleyen ilkelerden vazgeçmeden tarihi-toplumsal gerçeklikle sağlıklı bir ilişki kurmanın mümkün olduğuna inanıyordu. Akif’in bu yaklaşımını hangi esaslar üzerine temellendirdiğini açıklığa kavuşturmak Türkiye’nin düşünce ve siyaset muhitlerinde halen güncelliğini koruyan bu gerilimin anlaşılmasına da katkı sunacaktır. Oysa Akif üzerine yapılan çalışmalar onun gelenek ve yenilenme gerilime dair düşüncelerinden çok yetişmesinde etkili olan kişilere, ailesine ve şahsiyetine odaklanmaktadır. Elinizdeki makale ise mevcut çalışmalardaki bu eksikliği gidermeye, aynı zamanda onun Türk düşünce dünyasının temel gerilim hattını oluşturan gelenek ve yenilenme karşısında nasıl bir tutum sergilenmesi gerektiği hususundaki cevabını açıklığa kavuşturmaya katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
  • Yayın
    Medeniyet tartışmalarına umrân kavramı ekseninden bakmak
    (Lale Organizasyon Tic. Ltd. Şti., 2022) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
    Birçok kişinin de işaret ettiği gibi1 giderek vasat bir medeniyetin bütün dünyayı tasallut altına almaya başladığı bir zamanda yaşıyoruz. Hemen her meselenin bir kavram üzerinden çözümlenmesine olan meylin, düşüncenin de vasatlığa mahkûmiyetinin sonucu olup olmadığı üzerinde düşünmekte fayda var. Elbette her paradigmanın kök kavramlar üzerine bina edildiğini göz ardı etmiyorum; hangi iktidar odaklarının belirleyici olduğu bir vasatta konuştuğumuza dikkat çekmek olarak değerlendirilmeli söylediklerim. Nitekim modernitenin küresel bir olgu hâline gelmesiyle Batılı olmayan toplumların Batı ile hiyerarşik bir ilişkiye icbar edildiği ve bugünkü düzenin Avrupa’nın dünya düzenini yeniden kurgulaması sonucunda şekillendiği yaygın olarak konuşulmaktadır. Sözü geçen tartışmalarda da belirtildiği gibi Batılı olmayan toplumların Batı ile ilişkileri, bu zemin yüzünden çoğunlukla savunmacı bir çerçevede gelişiyor son iki asırdır. Osmanlı-Türk modernleşmesi denilen hadise, bu noktainazardan incelenebilecek kayda değer bir tecrübedir…
  • Yayın
    Muhafazakâr Düşünce'den
    (Kadim Yayınları, 2022) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
    On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından yirminci yüz-yılın ikinci çeyreğine kadar olan süreçte Müslümanların hayatında köklü değişiklikler yaşandı. Bu değişim süreci Avrupalı devletlerin öncülük ettiği pek çok yıkımla sonuçlanmıştı. Yıkımdan en fazla etkilenen insanlar içinde Müslümanların özel bir yer işgal ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim dünyanın gidişatında etkin bir odak olarak rol oynamış bir medeniyetin çocukları çok yönlü bir meydan okumayla karşı karşıyaydılar. Meydan okumanın en somut hali ise yaşanan işgallerdi. Kuşkusuz işgal süreci sadece bir toprak kaybı olarak görülemez. Nitekim göçlerin eşlik ettiği sorunlar başta olmak üzere yaşanan her türden istikrarsızlık insanî, idarî ve iktisad sorunlara yol açmaktaydı. Ve nüfusunun büyük bölümü işgale maruz kalan Osmanlı Müslümanları bu sorunun en yakın ve doğrudan muhatabıydı…