Avcı Sebetci, Betül

Yükleniyor...
Profil fotoğrafı
E-posta Adresi ORCID Profili WoS Profili Scopus Profili YÖK Araştırmacı Profili Google Akademik Profili TR-Dizin Profili SOBİAD Profili Web Sitesi

Araştırma projeleri

Organizasyon Birimleri

Organizasyon Birimi
İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
Köklü bir geçmişe sahip olan İslami İlimler, güçlü bir gelenek oluşturmuştur. Bu gelenek içerisinde, akıl ile vahiy, fizik ile metafizik arasında uyum sağlanmıştır. Ne var ki modern dönemde bu uyum bozulduğu için daha önce var olmayan dinî , hukukî, itikadî, sosyal, psikolojik vb. pek çok problemle karşılaşılmıştır. Bu problemlere çözüm üretilmesi, din ile dünya arasındaki uyum ve yakınlaşmanın yeniden tesisini gerektirmektedir. Bu da İslami ilimlerde nitelikli çalışmalar yapmakla mümkündür.

Adı Soyadı

Betül Avcı Sebetci

İlgi Alanları

Dinler Tarihi, Dinler Teolojisi, Mukayeseli Teoloji

Kurumdaki Durumu

Aktif Personel

Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 2 / 2
  • Yayın
    Avrupa Hıristiyan düşüncesinin geç dönem İslam reddiye geleneğine etkisi : Dinleri tekâmülcü ve üçlü tasnif
    (UYSAD, 2020) Avcı, Betül; Avcı Sebetci, Betül; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
    Eski bir Nesturi Hıristiyan olan Abdülehad Dâvûd (ö. 1950) 1904 yılında Müslüman olmuş ve geç dönem Müslüman-Hıristiyan reddiye geleneğine önemli eserler kazandırmıştır. İncîl ve Salîb adlı eserinde Dâvûd dinler ve milletleri tekâmülcü bir yaklaşımla ele almaktadır. Dâvûd’a göre dinler ve milletler üç aşamalı bir tekâmül sürecine tabidir. Ona göre Yahudilik bu sürecin birinci basamağını oluştururken Hıristiyanlık ikinci, İslamiyet ise üçüncü ve en son basamağını oluşturmaktadır. Yeni dininin diğerlerinden üstünlüğünü ispat etmek isteyen Dâvûd’a göre İslamiyet tüm insanlığı kendinde toplayan yegâne ve evrensel inançtır. Bu tebliğde Abdülehad Dâvûd’un bu üçlü ve tekâmülcü tasnifinin Avrupa Hıristiyan geleneğinden mülhem olduğunu iddia edeceğim. Bu iddiama delil olarak Viktorya döneminin evrimci yaklaşımı ile Hıristiyan Avrupa’nın en müşahhas üçlü sınıflandırmalarından birini yapan Joachim de Fiore’nin (ö. 1202) tasnifini sunacağım. Sonuç olarak, bu tebliğ vasıtasıyla Avrupa Hıristiyan düşüncesinin geç dönem Müslüman-Hıristiyan reddiye geleneği üzerindeki etkisini ortaya koymayı ummaktayım.
  • Yayın
    Abdülehad Dâvûd'un İncil ve Salîb adlı eserinde İncil'e yaklaşımı
    (4. Uluslararası Din Bilimleri Sempozyumu, 2018) Avcı Sebetci, Betül; Avcı Sebetci, Betül; Avcı, Betül; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
    Polemik literatürü günümüzde kelam ilminin ve din bilimleri disiplinlerinin ortasında yer almaktadır. Bu tebliğde bir Osmanlı mühtedisi olan Abdülehad Dâvûd (ö. ~1931) ve onun Hıristiyan kutsal kitabının İncil olarak tabir edilen bölümüne polemikçi üsluptaki yaklaşımını din bilimleri çerçevesinde değerlendirmeyi amaçlıyorum. Eski ismi David Benjamin Keldani olan Abdülehad Dâvûd 1867 yılında İran’da doğmuş bir Nesturi Hıristiyandır. Vatikan’da teoloji ve felsefe eğitimi almış olan Dâvûd, 1895 yılında rahip olmuş, beş yıl sonra ruhbanlıktan ayrılmış, akabinde İngiltere’deki Üniteryen Topluluğu’na katılmıştır. 1904 yılında ise İstanbul’da Şeyhülislam Cemaleddin Efendi ile tanışıp Müslüman olan Dâvûd, Osmanlı tebaasına geçmiş ve İstanbul’da çeşitli ilmi ve bürokratik görevler icra etmiştir. 1931 yılı civarında ABD’de vefat eden Dâvûd’un İncil ve Salîb (1913) ve Esrâr-ı Îseviyye (1916) adlı iki kitabının yanı sıra Beyânü’l-Hak, Sebîlü’r Reşâd [Sırât-ı Müstakîm], Tablet ve Islamic Review adlı dergilerde pek çok makalesi yayımlanmıştır. Bu tebliğde Abdülehad Dâvûd’un İncil ve Salîb adlı eserinde ele aldığı şekliyle İncil’in mushaf şeklinde yazılı bir kitap olmadığı, sözlü bir beyanat olduğu iddiasını inceleyeceğim. Zira Dâvûd’a göre bugünkü şekliyle İncil İsa (as)’a sözlü olarak indirilen, ilahi vahiy mahsulü olan tebliğin aynı değildir. Akabinde, Dâvûd’un İncil’in sadece sözlü bir beyanat olduğu iddiasının İslam geleneği içindeki genel anlayıştan farklı olduğunu iddia edecek bu farklılığın olası sebepleri üzerinde duracağım.