İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
Yükleniyor...
Kuruluş Tarihi
2017
ROR Tanımlayıcısı
Yayınlar
Contemporary Turkish academic approach to Christianity
(Brill, 2023) Avcı Sebetci, Betül; Avcı Sebetci, Betül; Avcı, Betül; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
The new Turkish Encyclopedia of Islam (DİA) was launched in 1988 as a corrective to Leiden’s Encyclopaedia of Islam (EI). In their introductory “manifesto,” the editors of DİA accuse EI of being a product of “religious, nationalist and Western bigotry,” in addition to having a “colonialist and missionary viewpoint” (“Önsöz” in DİA). Although DİA primarily focuses on religious phenomena mostly related to Islam, Islamic studies and Muslim countries, it includes entries related to other religious traditions, such as Christianity, Judaism, Hinduism, Buddhism, etc. In this paper, I examine the representation of the Christian tradition in DİA regarding Christian sacred texts, history and theology and explore the ways in which it is depicted. As a method, I scanned through the whole list of DİA entries and selected forty-six of them primarily related to the Christian tradition. I applied content analysis to each of these entries. I furthered my research with a postcritical approach in order to search for the “subtext” and “context” of the texts in question. In the end, I argue that DİA seems to be quite successful in presenting a scholarly attitude towards Christianity. However, it acquires a rather European-Catholic-centered attitude with respect to Christian history and theology.
Doğal afetleri anlamlandırma ve başa çıkma: COVID-19 salgını üzerine bir araştırma
(Turkish Studies, 2020) Kaplan, Hasan; Kaplan, Hasan; Kaplan, Hasan; Sevinç, Kenan; İşbilen Esendir, Nihal; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
Tüm dünyada olduğu gibi COVID-19 salgını Türkiye’de de yediden yetmişe herkesin hayatını etkiledi ve halen çeşitli boyutlarda etkilemeye devam etmektedir. Türkiye bağlamında Pandemi sürecinde üç konunun gündemi belirgin bir şekilde meşgul ettiği gözlemlenmektedir; (1) Covid-19 salgınına yönelik algılama ve anlamlandırma biçimleri, (2) Salgını kontrol etmeye yönelik tedbirleri ve bu tedbirlere yönelik tutumlar, (3) Enfekte olma riskiyle başa çıkma stratejileri. Bu betimsel çalışma, bu üç konuyu din ve dindarlık bağlamında ele almaktadır. Çalışmanın amacı, Türk halkının Koronavirüs salgınını nasıl algılayıp anlamlandırdığını ve hangi baş etme stratejilerini tercih ettiklerini incelemektir. Araştırmanın konusu ve amacı doğrultusunda Google Formları kullanarak çevrimiçi bir anket aracı geliştirdik. Anket formu 47 soru ve 7 farklı bölümden oluşmaktadır. Maddeler çoğunlukla Likert türlerinden oluşmuştur ve katılımcılardan her bir ifadeyi 1 (Kesinlikle Katılmıyorum) ile 5 (Kesinlikle Katılıyorum) arasında puanlamaları istenmiştir. Araştırmanın yayınlanması için İbn Haldun Üniversitesi Sosyal ve Beşerî Bilimler Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu Başkanlığı’ndan16.04.2020 tarih ve 2020/12-1 sayılı Etik Onay alınmıştır. Online olarak toplanan veriler daha sonra bilgisayar ortamında SPSS paket programına aktarıldı ve çeşitli analizlere tabi tutuldu. Bulgularımız, COVID-19 salgınının katılımcıların çoğu tarafından ciddiye alındığını gösteriyor. Katılımcıların üçte biri (%30), Coronavirüs salgınının arkasında siyasi veya ekonomik küresel manipülasyonun olduğuna dair komplo teorilerini onaylarken, neredeyse aynı oranda katılımcı (%29) salgının ilahi bir imtihan olduğuna inanıyor. Bu soru bağlamında, ankete katılanların beşte birinden biraz fazlası (%22) Koronavirüsün doğal bir salgın olduğunu, başka özel bir anlamı olmadığını ifade etmiştir. Son olarak, yanıt verenlerin yalnızca %9'u salgının bir tür ilahi ceza olarak anlamlandırmaktadır. Başa çıkma yolları ile ilgili olarak, ankete katılanların neredeyse tamamı (%98,6) "evde kalma", "hijyen" ve "sosyal mesafe" gibi koronavirüs önlemlerini uyguladıkları anlaşılmaktadır. Başa çıkma stratejisi olarak dua, ibadet ve zikir gibi dini ritüellere yönelimin yüksek (%86)olduğu tespit edilen araştırmamızda ayrıca salgın sürecinde insanların manevi bir desteğe ihtiyaç duyduğu katılımcıların neredeyse tamamı (%88) tarafından ifade edildiği tespit edilmiştir.
Osmanlı Tasavvuf kültüründe Şâzeliyye literatürü ve Süheyl Ünver’in babası Mustafa Enver Bey’in (ö. 1909) Hikem-i Atâî Tercümesi
(Osmanlı’da İlm-i Tasavvuf: Âlimler, Eserler ve Meseleler, 2017) Özel, Ahmet Murat; Özel, Ahmet Murat; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
Şâzeliyye tarikatı, tasavvuf tarihinde en bilinen ve yaygın tarikatlardan biri olmakla birlikte, Osmanlı kültürünün başlıca coğrafyası olan Anadolu ve Rumeli’ye devletin son yüzyılı gibi geç bir dönemde gelebilmiştir. Bununla birlikte, Şâzelî büyüklerine ait bazı eserlerin (İbn Meşîş’in Salât-ı Meşîşiyye’si; Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî’nin hizbleri; Muhammed b. Süleyman el-Cezûlî’nin Delâilü’l-Hayrât’ı; Abdülvehhâb eş-Şa‘rânî’nin eserleri vb.) çok daha eski tarihlerden itibaren önemli bir yaygınlık kazandığını görürüz. Yine Şâzelî literatürünün en önemli klasiklerden biri olan İbn Atâullah el-İskenderî’nin başyapıtı Hikem’in de bazı tercümeleri ve şerhleri yapılmıştır. Süheyl Ünver’in (ö. 1986) babası olan ve medrese eğitimi almış, neyzen, ehl-i tarik bir zat olan Mustafa Enver Bey de (ö. 1909) İskenderî’nin Hikem’ini Türkçe’ye tercüme etmiştir. Bu tercüme Süheyl Ünver’in terekesi içinde yer almaktadır ve henüz yayınlanmamıştır. Biz de tebliğimizde genel olarak Osmanlı tasavvuf kültüründe Şâzelî literatürünün görünürlüğüne temas ettikten sonra, Mustafa Enver Bey’i ve tercümesini tanıtmaya çalışacağız.
Seb'îniyye’nin hermetik bir silsilesi (mi?) -Ebu’l-Hasan eş-Şüşterî’nin el-kasîdetü’n-nûniyye’si üzerine bir tahlil-
(Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı İlmi Araştırmalar Merkezi, 2016) Özel, Ahmet Murat; Özel, Ahmet Murat; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
Ebu’l-Hasan eş-Şüşterî, Endülüslü İbn Seb’în’in gözde öğrencisi ve halefidir. Şüşterî’nin el-Kasîdetü’n-nûniyye adıyla meşhur olan bir şiiri bulunmaktadır. Bu şiirinde o, Hermes’ten Aristoteles’e, Hallâc’dan İbn Rüşd’e, Gazâlî’den Sühreverdî el-Maktûl’e kadar, bir araya gelmesi beklenmeyen bir çok isme yer verir. Esasen akıl, aklın işlevi ve sınırları hakkında bir şiir olan el-Kasîdetü’n-nûniyye, bazı araştırmacılarca Seb’îniyye tarikatının Hermetik tabiatta bir silsilesi olarak da kabul edilmiştir. Acaba hakikaten bu şiir Hermetik bir silsile midir? Çalışmamız bu sorunun cevabını aramaktadır. Yanı sıra şiirin doğurduğu sorunlardan biri, İbn Seb’în’in ve Şüşterî’nin felsefe eleştirisine rağmen şiirde filozoflara eleştirel olmayan bir biçimde yer verilmesidir. Bu çelişkili durumu aşabilmek ancak, bu hoca- tilmiz ikilisinin felsefeyi bütünüyle dışlamayıp, sufiyane bilgiye nispetle daha aşağıda telakki etmelerinden kaynaklandığını görmekten geçmektedir.
Kaside-i Bürde bugün yazılsa nasıl karşılanırdı?
(Meridyen Destek Derneği, 2018) Özel, Ahmet Murat; Özel, Ahmet Murat; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü
Öncelikle Kasîde-i Bürde ile neyi ya da hangi kasideyi kastettiğimizi açıklığa kavuşturalım. Çünkü aynı adı taşıyan iki ayrı kaside bulunmaktadır. Bunlardan ilki Ka’b b. Züheyr’in (ö.24/645 [?]) kasidesi, diğeriyse İmam Bûsirî’ninkidir (ö. 695/1296 [?]). Her ikisi de, altı yüz senelik bir zaman farkıyla, Peygamber Efendimiz’i methü sena için kaleme alınmıştır. Ama gerçekte bunlardan sadece ilki, Hz. Peygamber’in huzurunda şairi tarafından okunurken, Peygamber Efendimiz’in bir takdir ve tebcil ifadesi olarak hırkasını (bürde) şaire giydirmesi sebebiyle Kasîde-i Bürde (Hırka Kasidesi) adını taşımaya uygundur. İmam Bûsirî’nin kasidesiyse, şairinin geçirdiği bir hastalıktan bu kaside vesilesiyle kurtulması sebebiyle aslında Kaside-i Bür’e (Kurtuluş Kasidesi) olarak adlandırılmıştır. Dolayısıyla bizim bu çalışma boyunca hesaba kattığımız ve kendisine atıfta bulunacağımız kaside Ka’b b. Züheyr’in kasidesi olacaktır.
Açıklama
Köklü bir geçmişe sahip olan İslami İlimler, güçlü bir gelenek oluşturmuştur. Bu gelenek içerisinde, akıl ile vahiy, fizik ile metafizik arasında uyum sağlanmıştır. Ne var ki modern dönemde bu uyum bozulduğu için daha önce var olmayan dinî , hukukî, itikadî, sosyal, psikolojik vb. pek çok problemle karşılaşılmıştır. Bu problemlere çözüm üretilmesi, din ile dünya arasındaki uyum ve yakınlaşmanın yeniden tesisini gerektirmektedir. Bu da İslami ilimlerde nitelikli çalışmalar yapmakla mümkündür.
sonuçlar