Küçükural, Önder
Yükleniyor...
Araştırma projeleri
Organizasyon Birimleri
Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
Enstitü, “Medeniyet Araştırmaları” alanını haddizatında müstakil bir araştırma sahası olarak ihdas etmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede Medeniyet Araştırmaları alanının kendi çözümleme düzlemlerini tarif etmek ve alanı yönlendirecek ontolojik, epistemolojik ve metodolojik yaklaşımları teklif etmek için çalışmaktadır. Medeniyet Araştırmaları, mevcut disiplinlerin yaklaşımlarının çözümlemekte yetersiz kaldığı, yerel veya dünya ölçeğinde, insanlığın karşılaştığı farklı meseleleri anlamaya yönelik, çok disiplinli ve alternatif bakışlara imkan veren bir yaklaşım sunmayı amaçlamaktadır.
Adı Soyadı
Önder Küçükural
İlgi Alanları
Akıl Yürütme, Münazara, Din Sosyolojisi, Kamusal Alan, İklim Değişikliği
Kurumdaki Durumu
Aktif Personel
2 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Yayın Türkiye’de lâdinî (nonreligious) arayışları çalışmak: Dinden uzaklaşma ve ayrılma eğilimlerine dair kavramsal bir çerçeve önerisi(Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2023) Küçükural, Önder; Cengiz, Kurtuluş; Başak, Mehmet Ali; Küçükural, ÖnderDinden uzaklaşma meselesine odaklanan bazı yeni din sosyolojisi çalışmaları, İngiltere, Almanya, Kanada gibi Batı toplumlarında sekülerizmin nüfusun çoğunluğunun içine doğduğu, düşünmeden kabul ettiği, sıradan bir olgu haline geldiğini; hatta bu durumun kendine has bir alt kültür yarattığını; dinden uzaklaşmanın özgül beğeni ve davranış kalıplarının ve dine benzer ritüellerinin ortaya çıktığını iddia ediyorlar. Bu makalede önce Batı literatüründe “nonreligion” kavramı altında çalışılan ve bizim lâdînîlik olarak adlandırmayı önerdiğimiz din dışı arayışlar olgusunun kavramsal içeriğini, sonrasında ise Türkiye’deki gelişmeleri anlamak için bu kavrama ilişkin nasıl bir yaklaşım benimsenebileceğini tartışacağız. İşe neden lâdinî kavramını seçtiğimizi ve bu kavramı ne anlamda kullandığımızı söyleyerek başlayacak; literatürdeki lâdinîlik tartışmasını “negatif” ve “pozitif” olarak iki başlık altında ele aldıktan sonra meseleye “ilişkisel” açıdan yaklaşmanın en uygun yol olduğunu iddia edeceğiz.Yayın Reinterpreting the tension between dīn and dunyā: The Naqshbandī Ṭarīqah as experienced and shaped by its Mujaddidī and Khālidī Shaykhs(İstanbul Üniversitesi, 2022) Küçükural, Önder; Küçükural, Önder; Noorata, Metin; Küçükural, ÖnderIn his article “Did Premodern Muslims Distinguish the Religious and Secular?,” Rushain Abbasi convincingly demonstrates how pre-modern Muslim thinkers had made an array of meaningful distinctions between dīn (‘religion’) and dunyā (‘the world’) approximating the religious-secular dyad. This paper explores a fourth typology, a latent opposing attitude toward the dīn-dunyā binary, by expanding Abbasi’s analytical trajectory to include both a discursive and pragmatic framework – the former involving scrutiny of the content and substance of rationally thought-out arguments, the latter demanding a closer look at how ideas have informed and shaped practical forms of reasoning and their application in the real world. Therefore, beyond the conceptual and epistemological signification of the dīn-dunyā binary in Islamic thought as surveyed by Abbasi, an attempt will be made to show how Muslims have also reasoned in both theoretical and practical terms to bridge the tension between the two spheres. The overarching objective is to consider how the dīn-dunyā binary fares in the Islamic mystical tradition through a case study analysis of five prominent Naqshbandī shaykhs: Aḥmad Sirhindī, Khālid al-Shahrazūrī, Aḥmad Gümüşhānevī, Zahid Kotku, and Mahmud Esad Coşan. The dialectical method developed by Shmuel Eisenstadt, which supposes a basic tension between the transcendental and mundane orders, will be applied to examine how each individual shaykh experienced, interpreted, and bridged the opposition between dīn and dunyā in both their doctrinal teachings and life-practices. The study aims to show how the shaykhs applied certain ethico-mystical principles like khalwat dar anjuman (‘solitude within society’) in a way that saw them engaging in a constant and concerted effort at bridging the unbridgeable in their worldly and other-worldly pursuits.