Cilt 2, Sayı 2, Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 8 / 8
  • Yayın
    İbn Haldun’un İlim ve Eğitim Anlayışının Almanya’daki Müslümanlar İçin Önemi
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Güneş, Merdan
    İbn Haldun’un ilim-eğitim anlayışının “İslâmî epistemolojik paradigma” içinde, onu geliştirip tamamlayan bir yaklaşım olduğu söylenebilir. İbn Haldun’un düşünce dünyası, özellikle de toplum ve medeniyet (umran) algısı, onun ilim-eğitim anlayışının da çerçevesini oluşturur. İlim, İbn Haldun’a göre insânî tefekkürden neş’et eder. Bu bilgi anlayışı, ontolojik temeli olan, âlem tasavvuruyla iç içe, temyizî, tecrübî ve nazarî üç basamaklı bir düşünce esası üzerine bina edilmiştir. “İlim, bilgi ve malumat yığını değil, bir melekedir.” yaklaşımı İbn Haldun’un İlim ve eğitimle ilgili en temel tezidir. Biz bu makalede, İbn Haldun’un modern Avrupa eğitim telakkileriyle birebir örtüşen bu yaklaşımı üzerinde durduk. Ona göre, eğitimle ilgili problemlerin çoğu ya eğitici veya eğitim metoduyla alakalıdır. Eğitimin amacı “Talebenin yetenekli olduğu sahada ona meleke kazandırmaktır.” Tedricîlik ve öğrenciye görelik İbn Haldunî metodun en temel ilkeleridir. Yirminci yüzyılın başından beri Almanya başta olmak üzere, Batı’da geliştirilen farklı eğitim modelleri hep bu hedefe yönelik ve İbn Haldun’un “meleke” diye kavramlaştırdığı “beceri (Kompetenz)” esasına dayanır. İbn Haldun’un yüzyıllar öncesinde yaptığı tespitlerin, bugün Almanya’da uygulanmakta olan eğitim İlkeleriyle örtüşmesi dikkate şayandır. Onun ilimler tasnifi aynı zamanda kendi bilgi teorisinin bir uygulaması niteliğindedir. Ona göre naklî-dinî ilimlerde gelenek, aklî ilimlerde ise deney ve tecrübe esastır. Din eğitimi, okul başta olmak üzere, cami, dernekler ve yeni kurulan İlahiyat bölümlerinde verilmektedir. Bu anlamda yapılması gerekenleri, İbn Haldunî eğitim anlayışını göz önünde bulundurarak tesbit etmeye çalıştık. Îman (Bekenntnis) ve beceri (meleke=Kompetenz) odaklı İslâm din dersinin İbn Haldun yaklaşımıyla örtüştüğü ortadadır. Bu anlayış çerçevesinde bir cami eğitim konseptinin hayata geçirilmesinin ne kadar elzem olduğunu ifade ettik. Son olarak İbn Haldun penceresinden bakıldığında onun meleke anlayışı ve ilimler tasnifinin yeni kurulan İlahiyat fakültelerine de ışık tutacağını vurguladık. Özetle İbn Haldun’un bakış açısı ve tespitleri günümüz araştırmacıları için çok önemli perspektifler sunmaktadır.
  • Yayın
    Eleştirel kozmopolit bir düşünür olarak İbn Haldun
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Lawrence, Bruce
    Kozmopolitizm, şahsî bir hayat tarzı yahut cihanşümul bir ahlâk anlayışı yahut küresel bir siyasî müessese değildir. O, "cosmo-polis" bir dünya görüşüdür, "cosmo- polis"ten kasıt ise vatandaşların evrensel topluluğudur. Şimdiye kadar, eleştirel kozmopolitliğin teorisyeni olarak İbn Haldun'un değeri ortaya koyulmamıştır. İbn Haldun'un kozmopolit görüşündeki ayırıcı unsur, belirleyici fark onun Mısır, Mağrib ve Endülüs gibi farklı ve çoğunlukla rekabet hâlinde şehirli şeçkin düzeninin kesişme noktalarını bulmak için gösterdiği çabadır. Aslında İbn Haldun'u ve onun neslinin kozmopolit seçkinlerinin en büyük farkı onların "edebiyat" ile olan uyumlarıydı. İbn Haldun asabiyet, ümran ve bedeviye gibi yeni ıstılahları farklı anlam katmanları ile icat etmiştir. İbn Haldun, dini, dinî norm ve değerleri, müesseseleri insanlığın kozmopolit vizyonunda merkezî bir noktada görmektedir.
  • Yayın
    Between Ibn Khaldun and Ibn Tamiyya: Islamic Socio-Political Ideal and Dynastic Autocracy (Reflections on the Tide of “Arab Spring”)
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Alexeev, Igor
    Comparing Ibn Khaldun’s theory with extensive material accumulated by historians and anthropologists who studied the phenomenon of symbiosis between nomadic and sedentary societies of the Middle East, North Africa and Central Eurasia, one may argue that in fact, Ibn Khaldun has created a generalized theoretical model of the particular society in which he lived and which he knew very well. Fortunately, Islamic culture provides us an example of authentic social theory of traditional Muslim society, developed on the base of classical Muslim historiography, i.e. the theory of ‘Abd al-Rahman Ibn Khaldun (1332 – 1406).
  • Yayın
    Türk Dünyasında kimlik arayışları ve İbn Haldun
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Süleymanov, Abulfez
    Siyaseti, ahlâkı ve ekonomiyi felsefesinin konusu yapan İbn Haldun klasik anlamda bir filozof değildir. İbn Haldun'un fikirleri Türk ve İslâm felsefe geleneğinde etkili olmuştur. Bu çalışmada, Türk dünyasındaki sosyoekonomik dönüşüm süreci sosyal ve kültürel boyutları ile incelenmiştir. Bu sürecin iç ve dış toplumsal dinamiklerden kaynaklanan temel sorunları, İbn Haldun'un görüşleri doğrultusunda tartışılmaktadır.
  • Yayın
    Arap Baharı: İbn Haldun’un “Asabiyet” teorisini yeniden düşünmek
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Bilal, Taleb
    İbn Haldun’un eserleri ve şu anki dünya ile alakası ele alındığında, “Asabiyet” kavramı içinde bulunduğumuz durumu analiz etmede önemli bir teori olarak karşımıza çıkar. “Asabiyet” ya da sosyal uyum kavramı İbn Haldun'un eserlerindeki en önemli fikirlerden biri ve toplumun İbn Halduncu perspektiften anlaşılabileceği en önemli fikirlerden biridir. Dahası, İbn Haldun için “Asabiyet” iyi organize olmuş bir toplumun ilk prensibidir ve ortak bir dil, gelenekler, ortak yaşam biçimleri ve amaçları aracılığıyla toplumu bir araya getiren umdedir. Böylece, İbn Haldun açısından, herhangi bir toplumun bütünlüğü onun “Asabiyet” seviyesi ile birleşik ve bağlantılıdır. Bu nedenle bu makale, İbn Haldun'un “Asabiyet” kavramını kullanarak Arap Baharı'nın arkasındaki gerçek nedenleri ele almaya çalışmaktadır. Daha da önemlisi, İbn Haldun'un teorisinin Arap ve Müslüman dünyasındaki ve hatta ötesindeki mevcut durum üzerinde hâlâ geçerli olduğu gerçeğini ortaya koymaya çalışmaktadır.
  • Yayın
    The Arab Spring: Remembering Ibn Khaldun’s notion of “Asabiyah”
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Bilal, Taleb
    When one looks at Ibn Khaldun’s works and its relevance to the world we inhabit, his notion of ‘Asabiyah’ must be taken as a very significant theory that can be used to analyze our current situations. The notion of ‘Asabiyah’ or social cohesion is one of the paramount ideas in the works of Ibn Khaldun and the pivotal one through which the society can be understood from Khaldunian perspective. Furthermore, for Ibn Khaldun, ‘Asabiyah’ is the first principle for a well organized society and it is what unites the society together through a common language, customs and common ways of life and purposes. Thus, and from Ibn Khaldun prism, the integrity of any society is fused and connected with the level of its ‘Asabiyah’. Hence, this paper tries to investigate the real causes behind the Arab Spring using Ibn Khaldun’s notion of ‘Asabiyah’. More significantly, it endeavors to divulge the fact that Ibn Khaldun’s theory is still applicable on our current situations in the Arab and Muslim world and even beyond.
  • Yayın
    The Arab Spring through the lenses of Ibn Khaldun
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Adnane, Souad
    The “Arab state” has also gone through phases, the five stages of the state life cycle as described by Ibn Khaldun, and it has also known many transformations. How can we analyze these political and social transformations and how are they interacting with each other from a Khaldunian perspective? How can we understand this current particular phase between the fall of the “Arab state”, as we’ve known it until now, and the rise of a “new” one in the light of Ibn Khaldun’s theory? A new phase characterized by ethnic conflicts that have taken a more apparent and obvious form in the aftermath of the Arab Spring. What are possible avenues to get rid of despotism and violence? The present paper is an attempt to answer these questions applying Ibn Khaldun’s theoretical framework to the current events and context of the Arab world.
  • Yayın
    İbn Haldun’un gözünden Arap Baharı
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2017) Adnane, Souad
    “Arap devleti” de İbn Haldun’un betimlediği gibi devlet hayat döngüsünün beş aşamasından geçmiştir. Ayrıca birçok dönüşüme de tanık olmuştur. Bu bağlamda siyasi ve toplumsal dönüşümleri ve birbirleriyle olan etkileşimleri nasıl analiz edebiliriz? Şu zamana kadar bildiğimiz kadarıyla “Arap devletinin” çöküşü ile “yeni” olanın yükselişi arasında kalan bu mevcut özel aşamayı İbn Haldun’un teorisi ışığında nasıl anlayabiliriz? Bu yeni aşama, Arap Baharı sonrasında daha aşikâr bir hal almış olan etnik çatışmalarla nitelendirilmektedir. Despotizm ve şiddetten kurtulmak için olası çıkış yolları nelerdir? Bu makalede bu sorulara İbn Haldun’un mevcut olaylar ve Arap dünyası bağlamına ilişkin teorik çerçevesi uygulanarak cevap verme çabası bulunmaktadır.