The new face of the old kingdom: Saudi Arabia's foreign policy change
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
This thesis examines Saudi Arabia's foreign policy transformation through the lens of strategic hedging, focusing on the Kingdom's response to the United States' partial withdrawal. Anchored in neorealism, the analysis contends that Saudi Arabia's foreign policy shift reflects broader structural changes in the international system, as the Kingdom seeks to balance its longstanding ties with the U.S. while engaging rising powers such as China. Though not a global power, Saudi Arabia is conceptualized as a secondary state—regionally influential yet systemically constrained—making it a typical case for hedging behavior in times of global uncertainty. Vision 2030, introduced in 2016, plays a central role in this shift by promoting economic diversification, reducing oil dependency, and enhancing geopolitical autonomy. Using a qualitative methodology, the thesis employs textual analysis of official statements, policy documents, and scholarly sources to explore the intersection between internal reform and external realignment. A key focus is Saudi Arabia's growing partnership with China, especially through the Belt and Road Initiative (BRI) and the Digital Silk Road (DSR), which align with Vision 2030's objectives in infrastructure, technology, and renewable energy. These initiatives illustrate how Chinese cooperation enhances Saudi Arabia's economic capacity while reducing reliance on U.S. support. The thesis also investigates Saudi Arabia's rapprochement with Iran, closer ties with Russia, and increased involvement in BRICS as calculated hedging strategies. These developments are interpreted not as ad hoc reactions, but as part of a coherent effort to reposition the Kingdom within an emerging multipolar world order. The findings demonstrate that Saudi Arabia's hedging behavior is both adaptive and strategic, aimed at consolidating regional influence and ensuring long-term resilience. This research contributes to the literature on strategic hedging and secondary state behavior by analyzing how states navigate hegemonic decline and multipolarity.
Bu tez, Suudi Arabistan'ın dış politikasındaki değişimi stratejik dengeleme teorisi çerçevesinde incelemekte ve Riyad'ın ABD'nin kısmi terk edişine nasıl uyum sağladığını ele almaktadır. Neo realizm temelinde şekillenen çalışma, Suudi Arabistan'ın stratejik değişiminin uluslararası düzende meydana gelen daha geniş yapısal değişimlerin bir yansıması olduğunu savunmaktadır. Suudi Arabistan'ın ABD ile Çin gibi yükselen güçler arasında denge kurmaya çalıştığı ve herhangi bir tarafa tam olarak bağlanmadan stratejik manevra yaptığı ileri sürülmektedir. 2016'da duyurulan Vizyon 2030, bu yeniden yapılanmanın temelini oluşturmakta; ekonomik çeşitliliği teşvik etmekte, petrole bağımlılığı azaltmakta ve jeopolitik bağımsızlığı güçlendirmektedir. Tez, resmi belgeler, politika analizleri ve akademik kaynakların metin analizine dayalı nitel bir metodoloji kullanarak, Suudi Arabistan'ın 2030 Vizyonu kapsamındaki iç reformların dış politika stratejisiyle nasıl örtüştüğünü incelemektedir. Önemli bir odak noktası, Suudi Arabistan'ın Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki Dijital İpek Yolu aracılığıyla Çin ile artan ortaklığıdır. Bu ortaklık, teknoloji, altyapı ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda 2030 Vizyonu'nun hedefleriyle uyum sağlamaktadır. Tez, Suudi Arabistan'ın Çin yatırımlarını ve teknolojik uzmanlığını kullanarak ekonomik ve politik konumunu nasıl güçlendirdiğini, ABD'ye bağımlılığı nasıl azalttığını ve çok kutuplu bir dünyada kendini nasıl konumlandırdığını ortaya koymaktadır. Ayrıca, Suudi Arabistan'ın İran ile normalleşmesi, BRICS'e katılımı ve Rusya ile derinleşen ilişkileri, küresel düzende meydana gelen karmaşık değişimlere uyum sağlamak için izlenen hesaplı dengeleme stratejileri olarak ele alınmaktadır. Bulgular, Suudi Arabistan'ın dengeleme stratejisinin sadece tepkisel değil, aynı zamanda jeopolitik etki ve uzun vadeli ekonomik ve politik istikrar sağlama çabası olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, hegemonik gücün azalmasına ikincil devletlerin nasıl uyum sağladığını ve ortaya çıkan çok kutuplulukla nasıl başa çıktığını ortaya koyarak stratejik dengeleme literatürüne katkıda bulunmaktadır.










