The contributions of Dave Ulrich to the field of human resources
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Dave Ulrich, as one of the most influential figures in the modern Human Resources (HR) field, has shaped the transformationof HR from its traditional administrative unit role to a strategic business partner. His contributions, particularly throught the HR 4-Role Model, the HR Competency Model and HR from the Outside In Framework have articulated the strategic competencies required of HR professionals to align human capital initiatives with overarching business objectives. These models have significantly contributed to the evolution of HR into a function that not only administers routine operational tasks but also plays a pivotal role in formulating and guiding long-term strategic goals. Despite this paradigmatic shift, the transformation of HR practices has encountered numerous obstacles, including institutional bureaucracy, organizational inertia, and technological disruptions. The contemporary landspace, characterized by emerging paradigms such as hybrid work environments and AI-driven HR analytics, underscores the urgency of this transformation. Within this context, this study employs a conceptual research approach to critically examine Ulrich’s theoretical legacy and to draw insights into the evolving role of HR. The analysis affirms the critical necessity of restructuring HR functions to sustain organizational competitiveness and effectiveness.
Dave Ulrich, modern İnsan Kaynakları (İK) alanının en etkili isimlerinden biri olarak, İK’nın geleneksel idari birim rolünden stratejik bir iş ortağına dönüşümünü şekillendirmiştir. Özellikle İK Rol Modeli, İK Yetkinlik Modeli ve Dışarıdan İçeriye İK Modeli aracılığıyla yaptığı katkılar, insan sermayesi girişimlerinin genel iş hedefleriyle uyumlu hâle getirilmesi için İK profesyonellerinin sahip olması gereken stratejik yetkinlikleri ortaya koymuştur. Bu modeller, İK’nın yalnızca rutin operasyonel görevleri yürüten bir birim olmaktan çıkarak, uzun vadeli stratejik hedeflerin oluşturulması ve yönlendirilmesinde kilit bir rol üstlenmesine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Ancak bu paradigmatik değişime rağmen, İK uygulamalarının dönüşümü kurumsal bürokrasi, örgütsel atalet ve teknolojik kesintiler gibi çeşitli engellerle karşı karşıya kalmıştır. Hibrit çalışma düzeni ve yapay zekâ temelli insan kaynakları analitiği gibi yeni eğilimlerin şekillendirdiği günümüz koşulları, bu dönüşümün gerekliliğini daha da görünür kılmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışma Ulrich’in kuramsal mirasını eleştirel bir biçimde değerlendirmek ve insan kaynakları alanındaki değişen rollere dair anlamlı çıkarımlar elde etmek amacıyla kavramsal bir araştırma yaklaşımı benimsemektedir. Yapılan analizler, kurumsal düzeyde rekabet gücünün ve etkinliğin sürdürülebilmesi için insan kaynakları birimlerinin yeniden yapılandırılmasının zorunlu olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır.