İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü
Yükleniyor...
Kuruluş Tarihi
2017
ROR Tanımlayıcısı
Yayınlar
Erdem ve ahlakını yitiren Batı
(Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2023) Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü
Geçen ay Lacivert dergisi yazımda Batı’nın Filistin’e karşı tavrını tutarsızlıkla eleştiren bir yazı kaleme almıştım. O yazıda Batı’nın bu tavrının nedenleri üstünde durmamıştım. Bu yazımda bu konuyu ele almak ve Batı’nın içine düştüğü anlam krizini ele almak istiyorum.
Analizime geçmeden önce Batı kavramı üzerine durmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Felsefeci hastalığı, bir kavramı analiz edeceksek önce onu anlama gereği duyarız. Peki, o zaman Batı nedir? Bu soruya genellikle coğrafi olarak cevap verilir, Batı Yarımküre’deki ülkeler, yani Avrupa ülkeleri, Kuzey Amerika kıtası (ABD ve Kanada) sayılır. Genelde bu tanıma Avustralya ve Yeni Zelanda da eklenir. Bu tanım iki açıdan tatmin edici değildir, zira Avrupa içinde kimlerin sayılacağı muğlaktır. Mesela Rusya veya Sırbistan bir Batı ülkesi midir? İkincisi, biz coğrafi değil kültürel bir tanımla ilgileniyoruz. Mesela neden Avustralya ve Kanada açıkça Batı sayılırken, Rusya ya da Meksika’nın batılı oluşu muğlaktır? Bu ülkeleri birbirinden ayıran nedir? Bu sorular cevapsız kalır. Merak ettiğimiz şey tam olarak bu ülkelerin ortak noktasıdır.
Harari'nin insan hakları kurgudur iddiası hakkında
(Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2024) Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü
Geçtiğimiz günlerde Sapiens kitabı ile dünya çapında ün kazanan İsrailli popüler tarihçi Yuval Noah Harari’nin bir TEDx konuşması sosyal medyada gündem oldu. Konuşmasında Harari önce dinlerin bir kurgu olduğu görüşünü yineliyor. Daha sonra oradan İnsan Hakları, Birleşmiş Milletler ve devletlerin kurgu olduğunu söylüyor. Bunun için nasıl bir gerekçe sunuyor?
Harari, konuşmasında insan hakları kavramının insan bedeninde görünemediği, koklanamadığı, deneyimlenemediğini söylüyor. Yani kısaca beş duyu ile insan haklarını ya da Birleşmiş Milletler’i deneyimleyemediği için bunların kurgu olduğu kanaatini beyan ediyor. Buradan hareketle İsrail’in elindeki nükleer silahları kullanabileceğini öneriyor ve böylelikle aklınca Filistin’de yaptığı soykırımı da dolaylı olarak meşrulaştırmış oluyor. Nitekim insan hakları kavramının bir kurgu olması, ahlakın bir kurgu olduğu dolayısı ile de hiçbir eylemin aslında nesnel şekilde kınanamayacağı anlamına geliyor. Bu yazıda bu görüşleri analiz etmek istiyorum.
Batı'nın entelektüel çöküşü
(Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2023) Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü
Son zamanlarda Avrupa, geleneksel Batı değerlerinden uzaklaşmanın sinyali olabilecek, ince ama derin bir dönüşüme tanık oluyor. Uzun zamandır modern demokrasinin, insan haklarının ve liberal ideallerin beşiği olarak kendini tanıtan bu kıta, artık karmaşık sosyo-politik değişimlerle boğuşan bir yol ayrımında. Son günlerde Gazze’de yaşanan vahşet karşısında özellikle siyasilerin benimsediği tutum bu kıtanın bir zamanlar savunduğu değerlerle uyumunda önemli bir değişime işaret ediyor.
Elbette Batılı siyasiler demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramları kullanmaya ve Batı geleneğine sahip çıkmakla övünmeye devam ediyorlar. Ancak bu övünme içi doldurulabilir bir şey mi, yoksa basit bir sözel retorik mi? Ben bunun gittikçe ucuz bir retoriğe dönmeye başladığı kanaatindeyim. Bu yazıda kısaca bunun nedenlerine değinmeye çalışacağım.
Çağdaş küresel medeniyet: Çağdaş küreselleştirilen İngiliz-Yahudi medeniyeti anlamı, gelişimi ve konumu
(Dergah Yayınları, 2017) Duralı, Şaban Teoman; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü
Tarihte topyekun insanlığa hükmetmiş bir ´Büyük Birader´ şekliyle hiç karşılaşmadık. Peki, bu ´Büyük Birader´, insanlığı, yine Orwell gibi, İngiliz olan Aldous Leonhard Huxley´in, son derece iç karartıcı ve kötümserlik aşılayan 1932 baskısı ´Yiğit Yeni Dünya´ uçurumuna mı sürüklemektedir? Günümüzdeki şartların da bunların sebep oldukları dev sorunların da müellifi İngiliz-Yahudi medeniyeti olduğuna göre, bunun tasvirini sunup onu teşrih masasına yatıracak olan da İngiliz - ve/ya Yahudi - düşünürü olmalıdır. İşte, gerek George Orwell ile Aldous Huxley´de gerekse Karl Marx´da bu söylediklerimizin açık belgesini buluyoruz. Sonuçta, bu çalışmada nedenleriyle birlikte sergilemeğe çaba harcamış olduğumuz, bugün dünyayı ve insanlığı sarmış dev sorunların halledilmesi için elzem gözüken ´Çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyetine seçenek oluşturabilecek yeni bir medeniyet biçimini ortaya çıkarmanın zihni ile maddi zemini varmıdır?´ sorusunun cevabını kimden bekleyeceğiz?
Sorun nedir?: Felsefe-bilimin düşünce biçimi
(Dergah Yayınları, 2017) Duralı, Şaban Teoman; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü
Soru'nun soruşturulması 'eleştiri' çerçevesinde yer alır. Teşrih masasına yatırılıp eleştiriye konu kılınan sistem yapılı 'sorma edimi' ile onun verisi 'soru', 'sorun'dur. Sonuç olarak felsefe-bilimin ana devindireni/ dinamosu 'sorun' olmakla birlikte, bu, şimdiye değin felsefe çalışmalarının odağı kılınmamıştır. İşte "Sorun Nedir"de girişilen, teorik ile uygulanma veçheleriyle 'soru'nun, geniş çaplı araştırılmasıdır.
Açıklama
Bölüm, uluslararası standartlarda nitelikli bilgi üretmeyi, özellikle İslam felsefesi, Türk düşüncesi ve fenomenoloji geleneğini merkeze almayı ve bu meyanda felsefi bilgi üretilmesini amaçlamaktadır. Batı'da gelişen felsefenin soy kütüğünde sadece Yunan, Helenistik ve Hıristiyan değil, İslam felsefi mirası da yer almaktadır.
sonuçlar