Cilt 5, Sayı 2, Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Yayın Değişen medeniyet paradigmalarına ayna tutan bir gözlemci: Mısırlı Yahya Hakkı(İbn Haldun Üniversitesi, 2020) Yazıcı, HüseyinMısır’ın önemli edebi şahsiyetlerinden olan Yahya Hakkı, 1905 senesinde Kahire’de mütevazı bir evde Türk bir baba ile Arnavut bir annenin oğlu olarak dünyaya gelmiş ve 1992’de Kahire’de ölmüştür. Kahire Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan (1925) sonra çeşitli ülkelerde diplomat olarak görev yapmıştır. Bu çerçevede 1930-1934 yılları arasında İstanbul’da, 1951-1952 yılları arasında da Ankara’da Mısır elçiliğinde görev yapmıştır. İstanbul’da bulunduğu süre içinde basından çeviri yapabilecek ve basını takip edebilecek düzeyde Türkçe öğrenmiştir. Türkiye’de bulunduğu süre içinde birçok şehri ve köyü gezmiş ve buralarla ilgili izlenimler edinmiştir. Zikreyât Matviyye (saklı kalmış hatıralar) adlı eseri uzun yıllar gün yüzüne çıkamamış, nihayet 1993 senesinde yani ölümünden bir sene sonra kızı Neha Yahya Hakkı’nın gayretleriyle basılabilmiştir. Türkiye’de kaldığı süre içinde edindiği kültürel, sanatsal, sosyal, siyasal, ekonomik ve askeri izlenimlerini selis üslubuyla tarihe kaydetmiştir. Okuyucuya sundukları sadece nakil değil, gözlem ve tahlil eleğinden geçen yazılardır.Yayın Hicrî ilk beş asırda tasavvufun geçirdiği süreçler(İbn Haldun Üniversitesi, 2020) Sağan, MerveHz. Peygamber’in vefatından yaklaşık yüzyıl sonra “katı bir zühd hayatı” şeklinde belirginleşmeye başlayan tasavvuf, hicrî III. asra kadar “ilim” olarak tebarüz etmemişti. Hicrî III. asırdan itibaren sûfîlerin dinî konularla ilgili dile getirdikleri çeşitli görüşleri, başta fakîhler ve muhaddisler olmak üzere pek çok grubun tepkisine sebep olmuştur. Bunun neticesinde daha önceden tasavvufun ilmî değerini veya din ilimleri içerisindeki yerini tespit etmeye yönelmemiş sûfîler, tasavvufu, fıkıh-kelâm ve hadis geleneğine karşı bir “ilim” olarak savunmak durumunda kalmışlardır. Bunun sonucu olarak da sûfîler hicrî IV. asrın sonlarından itibaren Kur’ân ve hadis temelli bir çizgide eser telif etmeye ve düşüncelerini bu eserler vasıtası ile dile getirip savunmaya başlamışlardır. Bu bildiride bu süreç, yazarın hazırlamış olduğu yüksek lisans tezindeki değerlendirmeler üzerinden ortaya konulmaya çalışılacaktır.Yayın Mukaddime’de insan doğası ve bilimsel tarihin imkanı(İbn Haldun Üniversitesi, 2020) Kurtoğlu, EgemenFilozofların insan doğası kavrayışları özellikle Batılı düşünürler açısından revaçta gözüken bir çalışma alanını oluşturmaktadır. Ancak Mukaddime’nin, içerdiği insan doğası anlayışı bakımından dakik bir araştırması yapılmamış görünür. Oysa Mukaddime’nin sunduğu tarihsel-toplumsal yaşamın olgu ve olaylarını anlamak açısından, filozofun tevarüs ettiği İslami ilimler ve felsefe geleneği içinde merkezi bir rol üstlenen nefs anlayışının özel bir yeri vardır. Bu makalenin savunduğu iddia, İbn Haldun’un ilmu’n-nefs paradigmasında yarattığı kırılmanın Mukaddime’de önerilen bilimsel tarih ve toplum teorisi için bir zemin niteliğinde olmasıdır. Bu bağlamda, makalede ilk olarak insan doğasına işaret eden nefs, fıtrat vb. kavramların Mukaddime’de aldığı atıflara değinilirken, daha sonra ise İbn Haldun’un temel tezleri açısından bu atıfların değerlendirmesi yapılacaktır. Böylece, İbn Haldun’un felsefi sisteminde insan doğasının içeriksiz niteliği de açığa çıkacaktır.Yayın Sivil toplum kuruluşlarına genel bakış ve ANKOS(İbn Haldun Üniversitesi, 2020) Çuhadar, SamiSivil toplum kuruluşu, gönüllülük esasıyla devlet yönetimi dışında oluşturulan ve etkinliklerin yürütüldüğü bireyler topluluğu olarak ifade edilmektedir. Bu toplulukların, ülkeler üzerinde siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik etkiler gibi birçok etkisi olabilmektedir. Özellikle sosyal medya araçları, görsel işitsel yayınlar ve bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte sivil toplum kuruluşları, finans kuruluşları, çok uluslu şirketler ve medyadan sonra dünyada en önemli dördüncü güce sahip topluluk olarak gösterilmektedir. Bu çalışmada sivil toplum kavramı, türleri, tarihsel gelişimi, özellikleri ve önemi ele alınmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının kişilere ve topluma sağladığı katkılar üzerinde durulmuştur. Ayrıca Sivil toplum örgütlerinden dernekler esas alınarak değerlendirmeler yapılmış, kütüphanecilik alanında faaliyet gösteren ANKOS Derneği sivil toplum kuruluşları kapsamında detaylı olarak incelenmiştir.Yayın Erken dönemde zihinsel dönüşüm bağlamında Halku’l Kur’an meselesi(İbn Haldun Üniversitesi, 2020) Demirel, Serdar; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri BölümüVII. Abbâsî Halifesi Me’mûn’un 218/833 tarihinde resmi olarak başlattığı ve X. Abbâsî Halifesi Mütevekkil’in 234/848 yılında resmi olarak son verdiği Mihne dönemi Müslüman tarihinde bir kırılmadır. Mihne sürecinin özünde Allah’ı (c.c.)teşbih ve tecsimden tenzih etme iddiasıyla Kur’an’ın yaratıldığı inancını devlet otoritesiyle kabul etmeye zorlama vardır. Devlet doktrini kılınan ve bu düşünceyi kabul etmeyenlere her türlü baskı ve zulmün reva görüldüğü katı ideolojik bu dönemde yaşananlar toplumu ve özellikle de İslâmî literatürü etkilemiştir. Meselenin nasıl başladığı ve ilk iddia sahiplerinin kimler olduğu bu çalışmanın konusudur. Bu çalışmanın iddiası ise, toplumu bir bölen olarak “halku’l-Kur’an” fikri erken dönemde bid’at düşünce sahibi bazı kişilerin propagandasının etkisinden çok o dönemde Müslüman toplumunda yaşanan zihinsel dönüşümün bir sonucudur.