ISBN (Tk.) ISBN (1.c) 1. Baskı Genel Yayın Yönetmeni Yayın Yönetmeni Mizanpaj Kapak İbn Haldun Üniversitesi Yayınları Tel Baskı&Cilt 978-605-06905-9-0 978-625-7249-00-3 2020 / İstanbul Savaş Cihangir Tali Şehadet Sena Taş IHU Press IHU Press Ordu Cd. No:3, 34480 Başakşehir /İSTANBUL 0 (212) 692 0212 Elma Basım Yayın ve İletişim Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. Halkalı Cad. No: 162/7 Sefaköy Küçükçekmece/İstanbul Sertifika No: 45460 SAHÎH-I BUHÂRÎ Gel eneksel ve Çağda ş Yakl a şıml ar Editörler Serdar De mi rel Ha m z eh al -Bakri Ahmad S n ober Editör Yardımcısı Abd ü s s a met Sarı kaya © Bu eserin tüm yayın hakları, yayınevi ile anlaşmalı olarak yazarına aittir. Eleştirel makale ve dergilerde yapılacak kısa alıntılar dışında, bu kitabın tamamı veya bir kısmı, yayıncının izni olmadan yayınlanamaz. Demirel, Serdar Sahîh-i Buhârî : Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar / Serdar Demirel, Hamzeh Al-Bakri, Ahmad Snober. -- 1. bs. -- İstanbul : İbn Haldun Üniversitesi Yayınları, 2020. 328 s. ; 24 sm. ISBN 9786050690590 (TK.) – 9786257249003 (c.1) 1. Jami' al-sahih. 2. el-Camiu's-Sahih. 3. Hadis_Kütüb-i Sitte. 4. Hadith_Kuthub-u Sitte. 5. Hadis_Sünen. 6. Hadith_Sunan. BP 135 297.124 İbn Haldun Üniversitesi Yayınları bir İbn Haldun Üniversitesi departmanıdır. SAHÎH-I BUHÂRÎ Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar Edi tör l e r Ser da r De m i r el H a m z eh a l-Ba k r i A h m a d Snober IÇINDEKILER BİRİNCİ BÖLÜM | HADİS İLMİ BAĞLAMINDA SAHÎH-İ BUHÂRÎ 11 Buhârî’nin Sahîh’inde Hadis Râvileri İçin Uyguladığı İntikâ’/Seçicilik Metodu Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay 13 Sahîh-i Buhârî Râvisi Râfizî Abbâd b. Ya‘kûb: Şiî ve Sünnî Kaynaklarına Göre Güvenirliliğinin Değerlendirilmesi Prof. Dr. Serdar Demirel 45 Buhârî’nin Sahîh’inde İsnada Dair Yaptığı Değerlendirmeler Prof. Dr. Bünyamin Erul 61 Ṣaḥīḥ al-Bukhārī’s Criteria: An Epistemological Perspective Dr. Issam Eido and Mohammed Tayssir Safi 93 Buhârî’nin Sahîh’inde Müdrec Hadislerin Tespiti Doç. Dr. Recep Tuzcu 143 İKİNCİ BÖLÜM | SAHÎH-İ BUHÂRÎ İLE İLGİLİ MUHTELİF ÇALIŞMALAR 169 Alphonso Mingana ve Buhârî’nin Sahîh’ine Yönelik Değerlendirmeleri Doç. Dr. Abdulvahap Özsoy 171 Osmanlı Döneminde Buhârîhânlık Geleneğinin Başlaması ve Osmanlı Hadisçiliğine Etkisi Dr. Mustafa Celil Altuntaş 185 Imam al-Bukhārī and the Ḥanaf īs: Understanding al-Bukhārī’s Attitudes Towards Ḥanaf ī Scholarship Bilal Ansari 207 el-Câmi‘u’s-Sahîh Bağlamında Buhârî’nin Kıyas Algısı Dr. Öğr. Üyesi Hamit Sevgili 299 — 7 — Takdim الحمد لله رب العالمين، والعاقبة للمتقين، والصلاة والسلام على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين، أما بعد: İslâm’ın teşrî kaynaklarının başında Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünneti gelir. O’nun sünnetini bize aktaran kaynakların başında ise Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâîl b. İbrâhîm el-Cu‘fî el-Buhârî’nin (ö. 256/870) tasnif ettiği Sahîh-i Buhârî isimli hadis kitabı yer alır. Asıl ismi el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥu’l-müsned min ḥadîs̱i Resûlillâh ṣallallāhü ʿaleyhi ve sellem ve sünenihî ve eyyâmih olan bu eser Sahîh-i Buhârî ismiyle yaygın bir kullanıma sahiptir. Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en güvenilir kitap olarak kabul edilen bu eser usûlü kitab cihetiyle müellifinin farklı konular- dan seçtiği sahih hadisleri ihtiva etmektedir. Kitabın isminin de işaret ettiği gibi bu kaynak inanç konularını ihti- va eden iman; ibadet ve muamelâtı konu edinen ahkâm; ahlâk ve nefis ter- biyesiyle alakalı meselelerin yer aldığı zühd; yeme içmeden beşeri ilişkile- re kadar günlük hayatın davranış kodlarını ele alan âdâb; Kur’ân âyetlerinin açıklaması gibi meselelerle alakalı hadislere yer veren tefsir; savaş, barış ve uluslararası ilişkilerin anlatıldığı tarih-siyer-cihad; başta Resûlullah (s.a.v.) olmak üzere peygamberler ve sahabelerin faziletlerinin yer aldığı menâkıb; ve kıyametin küçük ve büyük alâmetleri gibi gelecekte vuku bulacak bazı olayları konu edinen fiten ve melâhim bölümleriyle İslâm dünya görüşünü Hz. Muhammed (s.a.v.) eksenli sunan alanında bir şaheserdir. — 8 — Sahîh-i Buhârî Bu ve benzeri sebeplerle Sahîh-i Buhârî telif edildikten sonra tarihin her döneminde hakkında farklı amaç ve muhtevalarda birçok eser kaleme alınmıştır. Bunlar, kitabın yöntemini, Buhârî’nin hocalarını, talebelerini, iti- mat ettiği râvileri, râvide aradığı şartları, tercih ettiği metinleri, bab başlık- larında ortaya serdiği fıkhî görüşleri inceleyen türden kuşatıcı ilmî çalış- malardır. Sahîh-i Buhârî üzerine yazılmış şerhler ise şerh edebiyatının en önemli örneklerini temsil etmektedir. Müslüman Ümmet’in Buhârî'nin Sahîh’ine olan güveni onu ilmî eleşti- rilerden muaf kılmamış, tarihsel süreçte esere Ehl-i Sünnet içinden ve dışın- dan eleştiriler de yöneltilmiştir. Yapılan tenkitler Sahîh’in itibardan düşme- sinden ziyade çoğu zaman ilmî değerinin anlaşılmasına katkıda bulunmuştur. Sahîh’in günümüzde de Müslüman ve Batılı İslâm araştırmacılarının ilgi oda- ğı olması hadis edebiyatında bu kitabın önemini ortaya koymaktadır. Elinizdeki bu kitap farklı ülkelerden hadis alanında uzman ilim adam- larının farklı perspektiflerden Buhârî'nin Sahîh’ine has kaleme aldıkları ve hakemler tarafından incelenip “yayımlanabilir” raporu almış akademik ça- lışmaları içermektedir. Üç ciltten meydana gelen bu eser ilk cildinde Türkçe ve İngilizce, ikinci ve üçüncü cildinde ise Arapça yazılmış çalışmaları ihtiva etmektedir. Kitaptaki her çalışma Sahîh’le ilgili spesifik bir konuya yoğun- laşarak farklı cihetlerden kitabı incelemektedir. Çalışma bu muhtevasıyla Sahîh’i müellifinin amacına uygun anlamaya yardımcı olacaktır. Bununla beraber dünden bugüne kitaba yöneltilmiş birçok tenkidi de akademik bir üslupla değerlendirmektedir. Kitaptaki çalışmalar Buhârî'nin bab başlıkları, ta‘likleri, tekrarları, şart- ları, metin seçimi gibi takip edilen yöntemden nüsha farklılıklarına, üzerine yapılmış çalışmalardan ona yöneltilen tenkitlere kadar Sahîh’e taalluk eden meseleleri geniş bir yelpazede incelemektedir. Çalışmada da görüleceği üzere Sahîh-i Buhârî evvelemirde hadis saha- sı mütehassıslarının kavrayabileceği hayli ilmî inceliklere hâiz bir kaynak- tır. Bu inceliklerin bilinmesi Sahîh’ten istifade etmeyi ve ona hadis disiplini içinden bakmayı kolaylaştıracaktır. Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 9 — Maksadımız kitabın ortaya çıktığı ictimaî, ilmî, siyasî ve kültürel orta- mı, kaynaklarını, toplanma ve tasnif edilme süreçlerini, aslı gibi korunması- na dair gayretleri, nüsha farklılıklarını, mevcut olan nüshaların tarihi ve bu meyanda yapılmış ilmî tenkitleri, kitabın bablandırma hususundaki yönte- mini, lika şartını, râviler hakkındaki kriterlerini, tashih şartlarını, sahanın diğer kaynaklarıyla olan yöntem farklılıklarını ve hadis tasnif sahasına getir- diği yenilikler gibi konuları incelemektir. Yine maksadımız Sahîh’in ihtiva ettiği hadislerin sened ve metin açı- sından değerlendirilmesi, metin tercihlerinin ilmî değeri, bazı metinleri bölerek kullanması, bu metinlere dair lehte ve aleyhteki değerlendirme- ler, Sahîh üzerine yazılmış şerhler, kitaptaki hadislerin İslâm medeniyeti- nin teşekkülünde oynadığı rol, kültür tarihimizdeki yeri (Buhârî hatim- leri, Buhârîhanlık vb.) ve güncel değeri, Sahîh’teki ehl-i bid’at râvilerin varlığı, zayıf ve uydurma rivâyetlerin bulunduğu iddiaları, bazı hadislerin akla ve bilime aykırı olduğu tezleri, Hanefîlere mesafeli duruşunun arka planı, Şâfiî mezhebine mensup olduğu gibi önemli meseleleri analiz ede- rek kitabın ilmî değerini genelde hadis özelde Sahîh’le ilgilenenlerin na- zarlarına sunmaktır. Günümüzde çoğunlukla hadis ilimlerinde uzman olmayan araştır- macıların Sahîh-i Buhârî’ye menfi tenkitler yönelttiği alanla ilgilenenlerin malumudur. İnancımız odur ki, esere hakiki ve tutarlı tenkitlerin yapıla- bilmesi için öncelikle bu eserin yukarıda işaret edilen yönleriyle iyi tahlil edilmesi gerekmektedir. Elinizdeki bu eserin bu gayeye mütevazı bir kat- kı sunacağına inanıyoruz. Bu çalışmaya, amacını ve içeriğini yansıtması itibarıyla “Sahîh-i Buhârî: Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar” ismini uygun gördük. Kitapta yayınlanan çalışmalarda ileri sürülen görüşler yazarlarını bağlar. İlmî çalışmalarıyla bu eserin meydana gelmesine katkı sağlayan ve böylece Sahîh-i Buhârî edebi- yatı duvarına bir tuğla koyarak yükselten ilim adamlarının gayretleri her türlü takdirin üstündedir. — 10 — Sahîh-i Buhârî Kitabın fikir aşamasından kisve-i tab’a bürünmesine kadar maddî- manevî her türlü himayelerini bizden esirgemeyen İbn Haldun Üniversi- tesi Rektörü Prof. Dr. Recep Şentürk’e, Mütevelli Heyeti Başkanı ve Üyele- rine şükranlarımızı arz ederiz. Ayrıca İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Aybakan’a ve emeği geçen tüm mesai arkadaşlarımıza da verdikleri desteklerden ötürü kendilerine teşekkürü bir borç biliriz. Son olarak Sahîh’in musannifi İmam Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî’yi de hadis sahasına yaptığı büyük öncü hizmetlerden dolayı minnetle yâd ediyor, kendisine Allah’tan gani rahmetler diliyoruz. Prof. Dr. Serdar Demirel Dr. Hamzeh al-Bakri Dr. Ahmad Snober B İ R İ N C İ B Ö LÜ M H A DİS İ LM İ BAĞL A M I N DA SA HÎH-İ BU H Â R Î — 45 — Sahîh-i Buhârî Râvisi Râfizî Abbâd b. Ya‘kûb: Şiî ve Sünnî Kaynaklarına Göre Güvenirliliğinin Değerlendirilmesi Prof. Dr. Serdar Demirel* Giriş Bu çalışmaya Sahîh-i Buhârî’de şiîlikle itham edilen râviler arasından bir tek rivayeti olmasına rağmen Abbâd b. Ya’kûb’u konu etmemizin sebe- bi, cerh ve ta’dil ulemâsının Şîa râviler arasında itikadının fâsidliğine dair en sert tenkide tabi tutmasından dolayıdır. Bu sebeple bu râvinin Ehl-i sünnet’in güvenirliliğinde ittifak ettiği Sahîh-i Buhârî’de nasıl ve neden yer aldığı hususu ilmî kriterler muvacehesinde incelenmeliydi. Buhârî’nin Sahîh’inde râvi seçiminde çok titiz davrandığı alanın uz- manları tarafından iyi bilinir. Buna rağmen Abbâd gibi inançlarından dola- yı töhmet altında bırakılmış birisinden hadis rivayet etmesi ilmî tecessüsü harekete geçirmektedir. Bu râvinin Sahîh’te yer alması Buhârî’nin metodolojik tutarlılığına aykı- rı mıdır? Râvinin bid’atı Buhârî’nin gözünden kaçmış olabilir mi? Abbâd dü- zeyinde bid’at ehli bir râvinin Sahîh’te yer alması bu kaynağın güvenirliliğini * İbn Haldun Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi. Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 46 — tartışmaya açar mı? Bu vb. sorular elinizdeki çalışmada cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Konu sadece Ehl-i sünnet kaynakları itibarıyla incelenmemiş aynı zamanda Abbâd’ın müntesip olduğu söylenen İsnâaşeriyye fırkasının hadis ve ricâl kitapları da incelenmiştir. Abbâd hakkında ricâl kitaplarında özet bilgiler yer almaktadır. Ayrıca Buhârî’deki bid’at râviler üzerine yapılmış çalışmalarda da konu özet olarak ele alınmış bulunmaktadır. Yaptığımız çalışmalar neticesinde onun hakkın- da yapılmış mustakil bir çalışma da tesbit edemedik. Bu sebeple makale- yi Abbâd’a has kılmak ve meselenin ilmî analizini bilimsel kriterlerle orta- ya koymak istedik. Tarih boyunca birçok Şiî fırka ortaya çıkmış, bunlardan bir kısmı tarih sahnesinden çekilirken bir kısmı hayatiyetini günümüze kadar devam ettir- miştir. Yanlış anlamaların önüne geçmek amacıyla bu çalışmada Şîa’dan kas- tedilen yapının günümüzde ana akım Şîa fırkasını teşkil eden İsnâaşeriyye olduğunu özellikle belirtmek isteriz. Buhârî’deki Abbâd Hadisi Buhârî, Sahîh’inde Abbâd’dan Kitabu’t-tevhîd’de sadece bir hadis rivayet etmiştir. Bu hadis; “Nebî (s.a.s.)’in Namaza Amel İsmini Verdiği ve: ‘Fâtihatu’l- Kitâb’ı Okumayanın Namazı Yoktur’ Buyurduğu” Bâb başlığı altında yer al- maktadır. Mezkûr hadis senet ve metin itibarıyla aşağıdaki gibidir: يَقْرَأْ لَمْ لمَِنْ صَلَاةَ وَقَالَ: »لاَ عَمَلًا، لَاةَ مَ الصَّ وَسَلَّ عَلَيْهِ اللهُ النَّبيُِّ صَلَّى ى بابُ وَسَمَّ بفَِاتحَِةِ الكِتَابِ« ، أَخْبَرَنَا ثَنيِ عَبَّادُ بْنُ يَعْقُوبَ الأسََدِيُّ ثَناَ شُعْبَةُ، عَنِ الوَليِدِ، ح وَحَدَّ ثَنيِ سُلَيْمَانُ، حَدَّ حَدَّ ، عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ يْبَانيِِّ ، عَنِ الوَليِدِ بْنِ العَيْزَارِ، عَنْ أَبيِ عَمْرٍو الشَّ يْبَانيِِّ امِ، عَنِ الشَّ عَبَّادُ بْنُ العَوَّ لَاةُ مَ أَيُّ الأعَْمَالِ أَفْضَلُ؟ قَالَ: »الصَّ هُ عَنهُْ: أَنَّ رَجُلًا سَأَلَ النَّبيَِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّ رَضِيَ اللَّ هِ« لوَِقْتهَِا، وَبرُِّ الوَالدَِيْنِ، ثُمَّ الجِهَادُ فيِ سَبيِلِ اللَّ Sahîh-i Buhârî | Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 47 — Bize Süleyman tahdis etti, O da Şu’be’den, O da el-Velîd’den tahdis etti. (H) Bize Abbâd b. Ya’kûb el-Esedî tahdis etti, Abbâd ibnu’l-Avvâm eş- Şeybânî’den; o da el-Velîd b. el-Ayzâr’dan; o da Ebû Amr eş-Şeybânî’den; o da İbni Mes’ûd (r.a)’dan şöyle haber verdi: Bir adam Nebî (s.a.s.)’e: Amelle- rin en faziletlisi hangisidir? diye sordu. Peygamber de: “Vaktinde kılınan na- mazdır ve ana-babaya iyilikte bulunmaktır. Sonra Allah yolunda cihad etmek- tir” buyurdu. (Buhârî, 1422 h.: 9/156, hn.7534) Görüldüğü üzere Buhârî bu hadisi hocası olan Abbâd b. Ya’kûb’tan nakletmektedir. Onun senetteki varlığı ise Sahîh’e yöneltilen eleştirilerden birisi olmuştur. Maksadı vuzûha kavuşturmak, Abbâd’ın varlığının neden eleştirilere sebep olduğunu izah edebilmek için bu râvinin cerh ve ta’dîl açı- sından durumunu ele almamız icap eder. Abbâd b. Ya’kûb er-Râvacinî el-Esedî el-Kûfî Abbâd b. Ya’kûb er-Râvacinî el-Esedî el-Kûfî. Künyesi (Künye me- selesi önemlidir, zira künyesi üzerinden tedlîs yapıldığı iddiaları mevcut- tur) Ebû Saîd olan Abbâd, İbn Hacer’e göre sadûk bir râvidir. (İbn Hacer, 1991: 291; Zehebî, 2006: 9/419). Hicrî 250 yılında vefat etmiştir. (Zehebî, 2006: 9/420). Ölüm tarihini 271 olarak veren Şiî âlimler de bulunmakta- dır. (Emîn, 1983: 7/410). Doğru olan kendisinden hadis alan Buhârî’nin de verdiği ilk tarihtir. (Buhârî, 1977: 2/392). Zehebî, Abbâd’ın âlim, sadûk, Şîa’nın muhaddisi, bid’at ehli birisi ol- duğunu ancak yalana kesinlikle itimat etmediğini bildirir. (Zehebî, 2006: 9/419-420). İbn Huzeyme “Rivayetinde sadûk, ancak dininde itham edilmiş birisidir” demiştir. Bu nakli yapan Hatîb el-Bağdâdî, İbn Hüzeyme’nin ömrünün sonunda Abbâd’dan rivayeti terkettiğini aktardıktan sonra onun kendisinden rivayet edilmeyecek kişilerden olduğu hükmünü nakleder. (Hatîb el-Bağdâdî, 159 :1985). Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 48 — Sahabenin önde gelenleri hakkında; ‘Allah, Talha ve Zübeyr’i cennete koymayacak kadar âdildir, çünkü onlar Ali’ye önce bey’at edip sonra da ona karşı savaştılar’, (İbn Hacer, 1326 h: 5/109) ‘Her gün namazında Âli Mu- hammed düşmanlarından teberrî etmeyen kişi onlarla beraber haşroluna- caktır’ (Zehebî, 2006: 9/420) gibi sözler sarf ettiğine dair Sünnî kaynak- larda nakiller vardır. Abbâd’ın Şîa hadis kaynaklarında, başta da en sahîh hadis kaynağı ka- bul edilen Kuleynî’nin el-Kâfi’si olmak üzere rivayetleri pek çoktur ve bun- lar bu makalenin konusu olmadığı için bir tek rivayeti örnek vermekle iktifa edeceğiz. Abbâd tarikiyle Hz. Ali’den rivayet edildi ki, O: “Sabah namazın- da kunut duası okudu. Kunut duasında Muaviye, Amr b. As, Ebû Musa ve Ebü’l A’var ve onların ashabına lanet okudu.” (Tûsî, 1414 h.: 726) İbn Hibbân, Abbâd’ın sadece Râfizî olmadığını aynı zamanda Râfizîliğe davet eden bir kişi olduğunu da bildirir. Meşhur kişilerden mün- ker rivayetlerde bulunduğunu ve bu yüzden terkedilmesi gerektiğini söyler- ken ondan şu rivayeti aktarır: “Resûlullah (s.a.s.) eğer Muaviye’yi minber üze- rinde görürseniz öldürünüz.” dedi. (İbn Hibbân, 1396 h.: 2/172; Moğultay, 2001: 7/189) İbnül-Cevzî bu rivayetin uydurma olduğunu belirttikten sonra riva- yette iki râvinin hadis uydurmakla itham edildiğini, bunlardan birisinin de Abbâd b. Ya’kûb olduğunu, kendisinin şiîlikte aşırı gittiğini ve Ehl-i beyt’in faziletleri hususunda münker rivayetlerde bulunduğunu belirtir. (İbnül- Cevzî, 1966: 2/24-26) “Ahbâru’l Mehdi” ve “al-Ma’rifetü Ma’rifetü’s-Sahabe” gibi kitapları mev- cuttur. (Emîn, 1983: 7/410). Ehl-i sünnet cerh ve ta’dîl ulemâsının Abbâd hakkındaki görüşleri bu şekilde özetlenebilir. Sahîh-i Buhârî | Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 49 — Abbâd b. Ya’kûb ve Abbâd b. Ebû Saîd el-Usfurî Aynı Kişi mi? Şiî ricâl kitaplarında Abbâd b. Ya’kûb ile Abbâd b. Ebû Saîd el-Usfurî’nin aynı kişi olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır. Necaşî’ye (ö. 450/1058) göre bunlar aynı kişilerdir. ‘Ashabımız’ dediği İmamiye ulemâsından aktar- dığına göre Ebû Semînete isimli râvi tedlîs yapmak amacıyla meşhur olan Abbâd b. Ya’kûb ismi yerine Abbâd b. Ebû Saîd el-Usfurî ismini kullanmış- tır. (Necâşî.1988: 2/142). Aynı bilgileri Muhammed b. Ali el-Erdebîlî de paylaşmakta, (Erdebîlî. 1983: 429), Hillî (ö. 707 h.) de aynı kişi olduğunu teyit etmektedir. (Hillî, 1972: 114). Ebû Saîd, Abbâd’ın künyesidir. Rivayet kültüründe kişinin gerçek kim- liğini gizlemek amacıyla bu yola müracaat edildiği bilinmektedir. Genellik- le rivayet senedinde mevcut olan bir kusuru gizlemek amacıyla bu yola mü- racaat edilir. Necâşî’nin talebesi Şeyh Tûsî (ö. 460/1067) ise Fihrist’inde bu iki râviyi ayrı kişiler olarak zikretmiş ve Abbâd. b. Ya’kûb’un Sünnî olduğunu iddia etmiştir. (el-Fihrist 1417 h. 192) Hu’î, diğer birçok Şiî âlim gibi Tusî’nin ikisinin ayrı kişilikler olduğu- na dair kanaatine katılmaz ve Necâşi’nin ikisinin aynı kişi olduğu naklini Tusî’nin Fihrist’indeki kanaatine bir itiraz ve tashih sadedinde yaptığı ihti- malinden bahseder. (Hu’î, 10/237). Tabersi (ö. 1220 h.) de Abbâd b. Ebû Saîd el-Usfurî’nin Kitabı’nı tanıttığı bölümde onun Abbâd b. Ya’kûb’la aynı kişi olduğunu belirtir. (Tabersî, 2008: 1/53-58) Abbâd Şiî mi, Sünnî mi Tartışması Abbâd. B. Ya’kûb’la ilgili açıklığa kavuşturulması gereken bir husus da itikadî olarak hangi ekole müntesip olduğu meselesidir. Zira Sünnî kay- naklarında Râfizî olduğu yazarken, kimi Şiî kaynaklarda ise Sünnî oldu- ğu belirtilmektedir. Sünnî olduğu bilgisinin kaynağı ise Şeyhu’t-Tâife diye bilinen meşhur Tûsî’dir (ö. 460/1067). O, el-Fihrist kitabında Abbâd’ın Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 50 — Sünnî olduğunu açıkça belirtmektedir. (Tûsî,1417 h. 192). Ekolün ricâl ulemâsından Hillî ve Erdebîlî de bu iddiayı sadece aktarmakla yetinmekte- dir. (Hillî, 1972: 202; Erdebîlî. 1983: 431). Ancak bu iddia Şîa ulemâsının kâhir ekseriyeti tarafından kabul edil- memiş, ricâl kitaplarında aksi isbat edilmeye çalışılmıştır. Abbâd’ın Şîa kri- terlerine göre güvenilir olduğu belirtilmiş ve bunun kanıtları olarak da onun Şîa hadis kitaplarındaki rivayetleri zikredilmiştir. Bununla beraber Ehl-i sünnet ulemâsının onun hakkındaki Râfizî, itikadının fâsit olması ve fakat sadûk olduğu gibi aktarmış oldukları hükümleri de, muhalif addettik- leri ana akımın cerhini onun güvenilir olduğuna dair güçlü bir karine olarak değerlendirmişlerdir. (Mâmakânî, 2/123-124). Burada Sünnî ve Şîa ricâl ulemâsının çoğunluğuna göre Şiî olan Abbâd’ın bu şiîliğinin mahiyetinin ne olduğu hususu önem kazanmakta- dır. Şîa hadis kaynaklarında kendisinden aktarılan rivayetler ona ait ise eğer şiîliğinin teşeddüt derecesinde olduğu söylenebilir. Buna rağmen onun Sünnî olduğu iddiasının Şiî kaynaklarda neden dile getirildiği konusu iza- ha muhtaçtır. Abbâd’ın Takiyye Yaptığı Iddiası Önemli Şîa ricâl ulemâsı Abbâd’ın Şiî olmasına rağmen bazı kaynak- larda Sünnî diye kayda geçmiş olmasını takıyye yapması ile açıklamışlardır. Meselâ Şeyh Mamakânî bunlardan birisidir. Abbâd hakkında vârid olan bil- gileri ele alırken onun “şedidü’t-takıyye” olduğunu, yani sıkı takıyye yaptığını belirtmektedir. (Mâmakânî, 2/123) Emîn de kitabında bu çelişkili haber- lere dikkat çektikten sonra el-Bahbâhânî’den Şiî olduğu açığa çıkan yahut bu durumundan şüphelenilen Şiîlerin sıkı takıyye yaptığını belirtmekte ve Abbâd’ın da aynı yola başvurduğunu aktarmaktadır. (Emîn, 1983: 7/410) Şîa’da takıyye inancının itikadî ve amelî boyutları incelendiğinde “şedidü’t-takıyye” ifadesinin zâhiren verilmiş birçok hükmü muğlakta bıra- kabildiği konuyla ilgili yaptığımız bir kitap çalışmasıyla ortaya konmuştur. Öyle ki takıyye pratiklerinin bazen dinî hükümleri dahi anlaşılmaz kıldığı Sahîh-i Buhârî | Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 51 — bazen de râvilerin gerçek kimliğinin ne olduğunu meşkûk hâle getirdiği gö- rülmektedir. Mâsum kabul edilen imamlar bile takıyye yaparak helal olana haram, harama helal diyebilmekte, takıyye bağlamında onlara göre güveni- lir bir râviyi mecrûh, mecrûh olanı da güvenilir gösterebilmektedir.1 Hu’î, Tusî’nin Abbâd’ın Sünnî olduğuna dair verdiği bilginin onun takıyye yaparak zâhiren Sünnî görünmesinden kaynaklanabileceğini ifa- de eder. (Hu’î, 10/237). Tabersî (ö. 1220 h.) de Abbâd b. Ebû Saîd el- Usfurî’nin Kitabı’nı tanıttığı bölümde onun Abbâd b. Ya’kûb’la aynı kişi ol- duğunu, Tusî’nin hakkında zikretmiş olduğu sünnîliği iddiasının Sünnî ve Şiî kaynaklarından doğru olmadığını isbat yoluna gider. Sadece ricâl kitap- larındaki bilgilerle yetinmez, ona nisbet edilen rivayetlerden de nakiller ya- parak onun Şîa itikadına müntesip olduğunun güçlü karinelerini zikreder. (Tabersî, 2008: 1/53-58) Tabersi, Abbâd’ın bu kitapta 19 hadis rivayet ettiğini, bu rivayetlerin “On iki imamın nasla tayin edilmesi, imamların Allah’ın azamet nurundan yaratılması, Kerbelâ toprağının üstünlüğü” gibi tümünün de Şiî rivayet kül- türü açısından seçkin rivayetler olduğunu anlatır. (Tabersî, 2008: 1/53) Gerek Sünnî ve Şiî kaynaklarında ona nisbet edilen rivayetler, gerekse cerh ve ta’dîl ulemâsının onun hakkındaki beyanatları Abbâd’ın Sünnî ol- madığını, Râfizî olduğunu kanıtlamaya kâfi niteliktedir. Râfizî Kime Denir? Abbâd’ın Râfizîliği kaynaklarda genel kabul görmüş bir durumdur. Ancak İsnâaşeriyye fırkası ulemâsının iddia ettiği gibi onun ekolün bugün olduğu gibi tarih sürecinde sistemleştikten sonra ortaya çıkan inanç siste- mini kabul ettiğini ileri sürmek zor gözükmektedir. Bunun birkaç sebebi bulunmaktadır. Öncelikle onların kaynakların- da Abbâd’a nisbet edilmiş rivayetlerin sıhhatinin tesbiti Ehl-i sünnet hadis 1 Bu hususta “Takıyye: Şîa Rivâyet Kültüründeki Derin Paradoks” isimli kitap çalışma- mıza bakılabilir. Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 52 — kriterleri açısından mümkün gözükmemektedir. İkincisi, Sünnî kaynak- larda Abbâd’a nisbet edilen rivayetlerden onun Râfizîliğine hükmetmek mümkünse de bu durumun Abbâsî döneminde sistemleşmeye başlayan İsnâaşeriyye fırkasının sistemleşmesini tamamladıktan sonraki haliyle bir Şiî olduğu mânasına gelmemektedir. Anakronizme düşmemek için ilk dönem ve sonraki dönemlerde kav- ramların içeriğinin farklı olabildiğini akılda tutarak Abbâd’a nisbet edilen Râfizîliğin erken dönemde ne mânaya geldiğini ortaya koymak gerekir. Hicrî 250 yılında vefat etmiş Abbâd’ın (150 yılında doğduğuna dair bilgi- ler de var) yaşadığı dönemdeki Râfizîlik ile sonraki dönemlerde Râfizîliğin mânası ve kapsamı kaynaklara göre aynı değildir. Erken dönemde Şiîlik Hz. Ali’yi sahip olduğu ilmî ve ahlâkî meziyet- lerden dolayı Hz. Osman’a ya da diğer halifelere yahut bütün sahâbîlere üs- tünlük açısından takdim etmek mânasına gelirdi. Bu meyanda İbn Hacer şöyle der: “Şiîlik; Ali’yi sevmek ve onu sahâbeye takdim etmektir. Onu, Ebûbekir ve Ömer’e takdim etmek ise aşırıya kaçmak olur ki ona Râfizî denilir, ilkine ise Şiî denilir. Eğer bu (inancında) sövmek ya da açıkça buğzetmek de olursa o takdirde Râfizîliğinde aşırıya kaçmış olur. Rec’aya (Ali’nin dünyaya tekrardan geri dönece- ğine) inanırsa gulât derecesinde aşırıya kaçmış olur.” (İbn Hacer, 1379 h.: 459) Zehebî de bu zeminde Şiîliği; aşırıya kaçmayan küçük bid’at, aşırıya kaçan büyük bid’at diye iki kısma ayırır. Râfizîliği, Ebûbekir ve Ömer hak- kında kötü söz söylemek gibi büyük bid’at ve aşırılık kısmına sokar. Şöyle der Zehebi: “Selef dönemindeki aşırı Şiîlik (gulât-ı Şîa) Osman, Zübeyr, Talha, Mua- viye ve Ali’ye karşı savaşan bazı kesimler hakkında ileri geri konuşan ve onla- ra sövmeye yeltenen kimseler olarak bilinirdi. Bizim dönemimizde ise gulât-ı Şîa bu şahsiyetleri tekfir eden ve Şeyhayn’dan –Ebûbekir ve Ömer’den- teberrî eden kimseler olarak bilinir. Bunlar sapkın kimselerdir.” (Zehebî, 1963: 1/6) Sahîh-i Buhârî | Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 53 — Sistemleşmiş Şiîlikte gulât-ı Şîa kapsamına giren unsurlar ziyadesiy- le mevcuttur. Râfizî olmakla itham edilen Abbâd’ın İsnâaşeriyye fırkasının mezhep umdelerine tamamen bağlı olduğunu söylemek ise zor gözükmek- tedir. Kanaatimize göre ona nisbet edilen bid’atın boyutları erken dönem Râfizîlik kapsamı içerisinde değerlendirilmesi daha uygun gözükmektedir. Sadûk Râvinin Hükmü Daha önce geçtiği üzere Sünnî ricâl ulemâsı genellikle Abbâd hakkın- da “sadûkun” hükmünü vermişlerdir. Sadûk olmakla tavsif edilen râvi gü- venilir kabul edilmektedir. Güvenilir kabul edilen râvilerin de kendi içinde mertebeleri vardır. Bu meyanda “Sadûkun” kavramı farklı itibarlarla dere- celendirilmiştir. İbn Ebî Hâtim’in tasnifine göre sadûk makbul râvi kate- gorisinde ikinci sıradadır, hadisi yazılır ama durumuna da bakılır. (İbn Ebî Hâtim, 1952: 2/37), Zehebî üçüncü kategoride (Zehebî, 1963: 1/4) gör- müştür. “Sadûkun” hükmünü dördüncü kategoride gören ulemâ da mev- cuttur ve bunlara göre hadisi yazılır ve durumu araştırılır. (Tahhân, Mah- mud, 2004: 189). İbn Hacer de, Abbâd için sadûk bir râvi demektedir. (İbn Hacer, 1991: 291). Tahhan, râvî derecelerini incelediği sayfadaki dipnotunda, İbn Hacer’in Takrîbu’t-Tehzîb kitabındaki “Sadûkun” ibaresinin kendi- ne has bir kavram olabileceğine dikkat çeker. (Tahhân, Mahmud, 2004: 190). “Sadûktur, fakat bid’atçıdır” anlamını veren tabir ise Şîa, Kaderiye, Nâsibîlik, Mürcie, Cehmiyye gibi bid’at sayılan fırkalara mensup kişileri içi- ne alan beşinci kategoriyi ifade eder. Bid’at Ehl-i Râviden Hadis Rivayetinin Hükmü Bid’at ehli kabul edilen râvilerden hadis nakletme hususunda hadis- çiler arasında ihtilaf vardır. Meselede katı bir tutum sergileyenler oldu- ğu gibi mütesahil tavır takınanlar da olmuştur. Bu hususta, bid’atın çeşi- dine bakıldığı gibi, mevzubahis râvinin bid’atının propagandasını yapıp yapmadığına da bakılmaktadır. Bu çalışmaya konu olan Abbâd Râfizîlikle anıldığı için özellikle de bu fırkanın râvilerinin rivayetlerinin değerine bakmak gerekmektedir. Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 54 — Şîa fırkası takıyye inancına sahip olması ve bazı Şiî fırkaların mezhep- leri lehine hadis uydurmayı caiz görmeleri sebebiyle ulemâ Râfizî râviler meselelesinde diğer fırkalara göre daha fazla titizlik göstermiştir. İbn Hib- ban , Cafer b. Süleyman’ın biyografisinde şunu dile getirmektedir: “İmamlarımız içerisindeki hadis ehli arasında, doğru sözlü mutkin (otori- ter) bir şahsiyet hakkında, bid’atı bulunmuş olsa dahi -kendisi bu bid’atına çağrı- da bulunmadığı sürece- onun haberleriyle delil göstermenin caiz olduğu noktasın- da ihtilaf etmemişlerdir… Kul ile Rabbi arasındaki durumuna gelince; Rab Teâla dilerse onu azaplandırır, dilerse de bağışlayabilir. Bize düşen sika (güvenilir) ol- dukları sürece rivayetlerini kabul etmektir.” (İbn Hibbân, 1975: 6/140-141) Zehebî ise Râfizîlerin rivayetleri hususunda üç görüşün olduğunu be- lirtir. Buna göre, 1. Mutlaka reddedilir, diyenler, 2. Yalan konuşmayan, ha- dis uydurmayan Râfizîlerin rivayetlerinin mutlak kabulüne ruhsat verenler, ve 3. Meselenin ayrıntılarına bakanlar. Bu üçüncü gruba göre rivayetinde sadûk olan, neyi rivayet ettiğini bilen Râfizînin nakli kabul edilir, ancak sadûk da olsa bid’atına davet eden, bu inançlarının propagandasını yapan kişinin rivayeti ise kabul edilmez. (Zehebî, (1963): 1/27) Hadisçilerin çoğunluğu, yalanı helal saymadığı bilinen Râfizî râvilerin bir takım şartlar çerçevesinde rivayetlerini kabul etmişlerdir. Buhârî ve Müslim de dahil olmak kaydıyla hadis kaynaklarında Şîa, Mu’tezile, Mürcie ve diğer bid’at ehli kimselerin hadislerinin varlığı bilinmektedir. Bunlar ara- sında bid’atına davet eden râvilerin varlığı da bir sır değildir. O zaman sorulması gereken soru, yalanı helal saymayan ve fakat bid’at inancına da davet eden, inancının propagandasını yapan râvinin naklettiği haberin hükmü nedir? Bu hususta iki görüşün olduğunu söyleyebiliriz. İlki, biraz önce de zik- redildiği gibi mezhebine davet eden bid’atçi bir râvinin kabul edilemeyece- ği görüşüdür. Bunun gerekçesi de bid’atının başkaları tarafından kabul edil- mesi sâikiyle hareket eden kişinin, kimi zaman rivayetleri tahrif etmeye ve mezhebinin menfaati doğrultusunda rivayetlerde oynama yapmaya kalkış- ma ihtimalidir. (İbn Hacer, 1990: 103) Hadis din anlamına geldiğinden, di- nin alınacağı kaynak şüpheye mahal bırakmamalıdır. Sahîh-i Buhârî | Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 55 — İkincisi ise, mezhebinin maslahatı için yalanı helal görmediği süre- ce bid’atçı bir râvinin rivayetlerinin kabul edilebileceği görüşüdür. Bid’atına davet eden birisi olsa da durum değişmez. İmam Şafii’den nakledilen: “Râfizîlerden olan Hattâbiyye2 fırkası hariç bid’at ehli olanların da şehadetleri ka- bul edilir. Çünkü onlar kendi görüşleri lehine yalan yere yemin eden kimselerdir.” sözü bu minvalde delil gösterilmektedir. Bu görüş, İbn Ebî Leylâ, Süfyân-ı Sevrî ve Ebû Yusuf el-Kâdî’ye nisbet edilmiştir. (Hatîb, 1985: 149). Buna örnek olarak Hâricîlerin önde gidenlerinden İmrân b. Hattân Zabyân es-Sudûsi el-Basrî’nin bid’atına davet eden bir kişi olmasına rağ- men Buhârî’nin Sahîh’inde rivayetinin bulunması verilebilir. Ayrıca Ebû Dâvûd, Nesâî, Ahmed b. Hanbel ve diğer muhaddisler de ondan hadis ri- vayet etmişlerdir. İbn Hacer, İmrân’ın Hz. Ali’nin katili olan Abdurrah- man b. Mülcem’i birtakım beyitlerle övecek kadar ileri gittiğini bildirmek- tedir. (İbn Hacer, 1379 h.: 432). İbn Mülcem’e övgünün kendisi de bir çeşit bid’atına davettir. Buhârî’nin Abbâd’dan Rivayet Ettiği Hadisin Ilmî Değeri Râvilerin cerh ve ta’dîl durumunun tesbiti içtihadî olduğundan cerh ve ta’dîl ulemâsının zaman zaman aynı râvi hakkında farklı hükümler ver- mesi ve onların rivayetlerine karşı farklı tutumlar sergilemesi kaynaklarda sabittir. Bunun ulaşılan bilgi, bilgiyi değerlendiren kişinin muhakeme gücü, meseleyi derinlemesine inceleme gibi çeşitli sebepleri mevcuttur. İmam Buhârî’nin Râfizî olan Abbâd’dan Sahîh’inde hadis rivayet etmesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. 2 Hattâbiyye: Bunlar “Ebü’l Hattâb” Muhammed b. Ebu Zeynep el-Esedî el-Ecdâ’nın müntesipleridir. Söz konusu şahıs ise bizzat kendisini Ebû Abdullah Cafer b. Mu- hammed es-Saâdık’a nispet etmiştir. İmam Sâdık onun bir takım batıl taşkınlıklarını görünce ondan uzak olduğunu belirtmiş, lânet okumuş ve arkadaşlarına da ondan uzak durmalarını emretmiştir. Bir süre sonra bu konuda daha sert konuşmaya, kendi- sinden çokça uzak olduğunu söyleyip, lânet de etmeye devam edince, o kendisinden ayrılıp kendi zatı hakkında imâmet iddia etmeye başlamıştır. Ebü’l Hattâb imamların peygamber olduklarını sonra da ilah olduklarını iddia etmiştir. (Şehristânî, 1404 h.: 1/179; Eş’arî, (t.y.): 10). Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 56 — Yukarıda yapılan incelemeler sonunda Abbâd’ın Râfizî olduğu ve Râfizîliğine davet eden bir râvi olduğu sonucu çıksa da Buhârî’nin indin- de yalan konuşmadığı sabit olduğundan kendisinden hadis rivayet etmiştir, denebilir. Bunun da usûlde yerinin olduğu âşikârdır. Abbâd Buhârî’nın hocasıdır, kendisiyle direkt temasta bulunmuştur. Dolayısıyla Buhârî’nin hocasını başkalarına ve özellikle de kendisinden sonra gelenlere göre daha iyi tanıması, onun itikadî durumunun boyutları- nı ve güvenilir olup olmadığını herkesten daha iyi bilmesi beklenir. Bazı Şîa ulemâsının Abbâd’ın bâtınen Şiî zahiren Sünnî olduğunu söy- lediğini, yahut Şiîliğinin derinliğini gizlemek için sıkı takıyye yaptığı iddia- larını göz önünde bulundursak, Buhârî’nin iyi takıyye yapan Abbâd’ı hak- kıyla tanıyamadığı ileri sürülebilir. Takıyyenin Şîa inanç sistemindeki yeri ve tarihsel pratiğindeki derin- liği akılda tutulduğunda sıkı bir takıyyenin tesbiti gayet zordur. Bu meyan- da Abbâd sıkı takıyye yapmışsa Buhârî’nin bunu tesbit etmesi hayli zordur. Adalet sahibi bir âlim ise kişinin zâhirine göre hüküm verir, onun kalbinde ne tür bir inanç ve niyet taşıdığını bilemez. Bu sebeple Buhârî’ye onun iti- kadının gerçek boyutları gizli kalmış olabilir. Ama nihayetinde bu zayıf bir ihtimaldir, zira Sünnî kaynaklarında takıyye yaptığının karinesi yoktur, Şîa kaynakları ise bir ihtimalden bahsetmektedirler. Böyle olduğunu kabul etsek dahi Abbâd’ın Buhârî’de bir tek rivâyeti vardır ve bu tek rivâyet Abbâd’ın olmadığı başka makbul isnadla da makrûn olarak verilmiştir.3 3 Buhârî Sahîh’inde aynı rivayeti başka senetlerle de nakleder: عَمْرٍو أَبَا سَمِعْتُ قَالَ: أَخْبَرَنيِ العَيْزَارِ: بْنُ الوَليِدُ قَالَ شُعْبَةُ، ثَناَ حَدَّ قَالَ: المَلِكِ، عَبْدِ بْنُ هِشَامُ الوَليِدِ أَبُو ثَناَ حَدَّ هِ، قَالَ: سَأَلْتُ النَّبيَِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَيُّ ارِ وَأَشَارَ إلَِى دَارِ - عَبْدِ اللَّ ثَناَ صَاحِبُ - هَذِهِ الدَّ ، يَقُولُ: حَدَّ يْبَانيَِّ الشَّ ؟ قَالَ: »الجِهَادُ فيِ ؟ قَالَ: »ثُمَّ برُِّ الوَالدَِيْنِ« قَالَ: ثُمَّ أَيٌّ لَاةُ عَلَى وَقْتهَِا«، قَالَ: ثُمَّ أَيٌّ العَمَلِ أَحَبُّ إلَِى اللَّهِ؟ قَالَ: »الصَّ ، وَلَوِ اسْتَزَدْتُهُ لَزَادَنيِ ثَنيِ بهِِنَّ هِ« قَالَ: حَدَّ سَبيِلِ اللَّ (Buhârî: 1/112, hn. 527). ثَناَ مَالكُِ بْنُ مِغْوَلٍ، قَالَ: سَمِعْتُ الوَليِدَ بْنَ العَيْزَارِ، ذَكَرَ عَنْ دُ بْنُ سَابقٍِ، حَدَّ ثَناَ مُحَمَّ ثَناَ الحَسَنُ بْنُ صَبَّاحٍ، حَدَّ حَدَّ مَ قُلْتُ: يَا هِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّ هُ عَنهُْ: سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّ هِ بْنُ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّ ، قَالَ: قَالَ عَبْدُ اللَّ يْبَانيِِّ أَبيِ عَمْرٍو الشَّ ؟ قَالَ: ؟ قَالَ: »ثُمَّ برُِّ الوَالدَِيْنِ«، قُلْتُ: ثُمَّ أَيٌّ لَاةُ عَلَى مِيقَاتهَِا«، قُلْتُ: ثُمَّ أَيٌّ هِ، أَيُّ العَمَلِ أَفْضَلُ؟ قَالَ: »الصَّ رَسُولَ اللَّ هِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَلَوِ اسْتَزَدْتُهُ لَزَادَنيِ هِ« فَسَكَتُّ عَنْ رَسُولِ اللَّ »الجِهَادُ فيِ سَبيِلِ اللَّ Sahîh-i Buhârî | Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 57 — Hadisin aşağıdaki senet şeması makrûn olduğunu (başkasıyla birlikte zikredildiğini) açıkça göstermektedir. İbn Mes’ûd Ebû Amr eş-Şeybânî el-Velîd b. el-Ayzâr Şu’be eş-Şeybânî Süleyman Abbâd b. el-Avvâm Buhârî Abbâd b. Ya’kûb el-Esedî Buhârî (Buhârî: 4/14, hn. 2782). - أَخْبَرَنَا يَقُولُ: ، يْبَانيَِّ الشَّ عَمْرٍو أَبَا سَمِعْتُ قَالَ: أَخْبَرَنيِ عَيْزَارٍ، بْنُ الوَليِدُ قَالَ: شُعْبَةُ، ثَناَ حَدَّ الوَليِدِ، أَبُو ثَناَ حَدَّ هِ، قَالَ: سَأَلْتُ النَّبيَِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَيُّ العَمَلِ أَحَبُّ إلَِى اللَّهِ؟ ارِ، وَأَوْمَأَ بيَِدِهِ إلَِى دَارِ - عَبْدِ اللَّ صَاحِبُ هَذِهِ الدَّ ثَنيِ هِ« قَالَ: حَدَّ ؟ قَالَ: »الجِهَادُ فيِ سَبيِلِ اللَّ ؟ قَالَ: »برُِّ الوَالدَِيْنِ« قَالَ: ثُمَّ أَيٌّ لَاةُ عَلَى وَقْتهَِا« قَالَ: ثُمَّ أَيٌّ قَالَ: »الصَّ ، وَلَوِ اسْتَزَدْتُهُ لَزَادَنيِ بهِِنَّ Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 58 — Ayrıca Abbâd rivayetinin diğer hadis kaynaklarında farklı tariklerle gel- miş birçok versiyonları da mevcuttur. Meselâ: Müslim: 1/62, hn.85; 1/63, hn.85; Sahîhu İbn Hibbân: 4/340, hn. 1476, 1477; Müstedreku’l-hâkim,: 1/188, hn.679, 681; Tirmizî: 1/214, hn.173. bu meyanda zikredilebilir. Bu makrûn ve şevâhid türünden hadislerin varlığı Buhârî’nin Abbâd’- tan yaptığı rivayetin aslının sabit olduğunu göstermeye yeter. Abbâd’tan hadis rivayetini kabul eden hadis otoritesi sadece Buhârî de değildir. Buhârî’nin hâricinde Abbâd’tan hadis rivayetinde bulunmuş kaynakları da şöyle sıralayabiliriz: Sahîhu İbn Huzeyme: 1, Müsterdek: 5, Süneni Tirmizî: 3, Süneni İbn Mâce: 1, Süneni Beyhakî: 8, Süneni Dârekutnî: 23, Müsnedi Ahmed: 2, Müsnedi Bezzâr: 30, Şerhu Ma‘âni el-âsâr: 2, el-Mu‘cemü’l-kebîr: 14, el- Mu‘cemü’s-sağîr: 4 ve el-Mu‘cemü’l-evsat: 15. Bütün bunlar en azından Buhârî’nin Abbâd’dan yaptığı mezkûr rivaye- tinin sağlamlığını göstermeye kâfidir. Sonuç Hadis kaynaklarında ehl-i bid’at râvilerin naklettikleri haberlerin ilmî değeri tarih boyunca fırkalar arasında bir sorunsal alanı oluşturmuştur. Zira her fırka diğer fırka müntesibini bid’at sahibi olarak kabul etmiş, za- man zaman işi tekfir boyutuna vardırmış ve râvi yaklaşımını da buna göre belirlemiştir. Bu meyanda Sünnî gelenek kendisinden olmayan râvilerin güvenilir olma şartıyla rivayetlerini tutarlı bir usûl çerçevesinde kabul et- mekten kaçınmamıştır. Râvi seçiminde kuyumcu terazisi hassasiyetiyle hareket eden İmam Buhârî bu tarz bid’at ehl-i râvilere Sahîh’inde yer vermiştir. Muhaddislerin sözkonusu bid’at ehl-i râvi Şîa fırkasına müntesip olduğunda ise diğerleri- ne göre daha hassas davrandığını bu çalışmamızda beyan ettik. Bu sebeple Buhârî’nin Şiîlikle itham edilmiş az sayıdaki râvilere Sahîh’inde yer vermesi özellikle de Buhârî tenkitçilerinin her asırda özel ilgisine mazhar olmuştur. Sahîh-i Buhârî | Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar — 59 — Biz de bu sebeple Abbâd b. Ya’kûb’u bu çalışmaya konu ettik. Zira ken- disi Râfizîlikle itham edilmiş ve Şîa hadis külliyatının önemli bir râvisidir. Yaptığımız incelemede kendisinin bugünkü sistemleşmiş mânada bir Râfizî / İsnâaşeriyye olmadığı sonucuna vardık. Buna rağmen Abbâd’ın Buhârî’deki tek hadisinin makrûn ve şevâhidiyle sabit bir rivayet olduğu- nu da ortaya koyduk. Abbâd itibarıyla bir değerlendirme yapacak olursak bu çalışma Buhârî’nin hocası olan bu kişiden hadis aktarmakta gayet titiz davrandığı- nı göstermiştir. Buhârî’nin, hocası Abbâd’ın bid’at eğilimlerini bildiği ve fa- kat sadûk olduğu için mezkûr rivayetini makrûn olarak kitabına almıştır. Buhârî bu tutumuyla da Abbâd’ın rivayetlerine karşı hassas davranılması gerektiğini zımnen göstermiştir. Bu hassasiyet ve zımni beyan Sahîh’in ga- yet titiz bir yöntemle hazırlandığını göstermektedir. Birinci Bölüm | Hadis İlmi Bağlamında Sahîh-i Buhârî — 60 — Kaynakça Buhârî, Muhammed b. İsmail. (1977). Et-Târîhu’l Evsat. Halep: Dâru’l Vaî. Thk: Mahmut İbrahim Zâyed. Buhârî, Muhammed b. İsmail. (1422 h.). el-Câmiʿu’l-müsnedü’ṣ-ṣaḥîḥu’l-muḫtasar min umûri Resûlillâh ṣallallāhü aleyhi ve sellem ve sünenihî ve eyyâmih. Dâr Tûku’l Necât, b.1. Thk. Muhammed Züheyr b. En-Nâsır. Demirel, Serdar. (2016). Takıyye: Şîa Rivayet Kültüründeki Derin Paradoks. İstanbul: Rıhle Kitap, b.2. Ebû Ca‘fer Muhammed b. el-Hasen b. Alî et-Tûsî. (1414 h.). el-Emâlî. Kum: Dâru’s-Sakâfatu, b1. Ebû Ca‘fer Muhammed b. el-Hasen b. Alî et-Tûsî. (1417 h.). el-Fihrist. En-Neşrü’l Fukâhatu. B.1. Thk. Cevvad el-Kayyûmî. Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Alî en-Necâşî el-Esedî. (1988). Ricâlü’n-Necâşî. Beyrut: Dâru’l Edvâ. El-Emîn, es-Seyyid Muhsin. (1983). A’yanu’ş-Şîa. Beyrut: Dâru’t-Taâruf Lilmatbuât. el-Erdebîlî, Muhammed b. Ali. (1983). Câmiü’r-Ruvvat. Beyrut: Dâru’l Edvâ. El-Hatîb el-Bağdâdî, Ebû Bekr Ahmed b. Ali. (1985). El-Kifâyetu Fî İlmi’r-Rivayeti. Beyrut: Dâru’l Kitabî’l Arabî, b.1. El-Hillî, Takiyuddin el-Hasan b. Ali b. Davut. (1972). Kitabu’r-Ricâl. Necef: el-Matbaatu’l Haydariyye. el-Hu’î, Ebû’l Kâsım el-Mûsevî. (t.y.). Mu’cemu Ricâlu’l Hadîs. Necef: Mektebetu’l İmâm el-Hu’î. El-Eş’arî, Ali b. İsmail. (t.y.). Makâlâtu’l İslâmiyyîn ve İhtilâfu’l Musallîn. Beyrut: Dâr İhyâi’t-Turâs el- Arabî, b3. Thk: Helmut Ritter. Eş-Şehristânî, Muhammed b. Abdulkerim. (1404 h.). el-Milel ve’n-Nihel. Beyrut: Dâru’l Ma’rife, b2. Thk: Muhammed Seyyid Keylânî. Et-Tabresî, el-Mîrzâ eş-Şeyh Hüseyin en-Nûrî. (2008). Hatimetu Mustedreki’l Vesâil. Beyrut: Müessese- tü Ehli’l Beyt Lihyâu’t-Turâs, b1. Et-Tahhân, Mahmud. (2004). Teysîr Mustalahi’l Hadîs. Riyad: Mektebetu’l Maârif Linneşr, b.10. İbn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Muhammed er-Râzî. (1952). El-Cerh ve’t-Tadîl. Beyrut: Dâr İhyâi’t- Turâs el-Arabî, b1. İbn el-Cevzî, Cemâluddin Abdurrahman b. Ali. (1966). El-Mevzuât. Medine: el-Mektebetu’s-Selefiyye, b1. Thk. Abdurrahman Muhammed Osman. İbn Hacer, Şihâbu’d-Dîn Ahmed. (1326 h.). Tehzîbu’t-Tehzîb. Hind: Matbaatu Dâiratü’l Maârif en- Nazzâmiyye, b1. İbn Hacer, Şihâbu’d-Dîn Ahmed. (1379 h.). Hedyu’s-Sâri Mukaddimet’u Fethi’l Bâri. Beyrut: Dâru’l Mârife. Thk: Muhammed Fuâd Abdulbâki ve Muhibbuddin el-Hatib. İbn Hacer, Şihâbu’d-Dîn Ahmed. (1990). Şerhu Nuhbeti’l Fiker. Dımaşk: Mektebetu’l Gazâli. İbn Hacer, Şihâbu’d-Dîn Ahmed. (1991). Takrîbu’t-Tehzîb. Halep: Dâru’r-Raşîd. Thk. Muhammed Avvame. İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Ahmed et-Temîmi el-Bustî ed-Dârimî. (1396 h.). el-Mecrûhîn Mine’l Muhaddisîn ve’d-Duafâ ve’l Metrukîn. Halep: Dâru’l Vaî. Thk: Mahmud İbrahim Zâyed. İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Ahmed et-Temîmi el-Bustî ed-Dârimî. (1975). es-Sîkât, Dâru’l Fikr, b.1. Thk: Seyyid Şerafeddin Ahmed. Mâmakânî, Abdullah. (t.y.). Tenkîhu’l Makâl Fî İlmu’r-Ricâl. Moğultay, b. Kılıc b. Abdullah el-Hanefi. (2001). İkmâl Tehzîbu’l Kemâl Fî Esmâi’r-Ricâl. El-Fâruk el-Hadîsetu Li’t-tibâati ve’n-Neşr. Thk. Ebû Abdurrahman Âdil b. Muhammed – Ebû Muhammed Usâmetü b. İbrahim. Ez-Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân b. Kaymaz. (1963). Mîzânü’l- itidâl fî naḳdi’r-ricâl. Beyrut: Dâru’l-ma’rifeti li’ttibâti ve’neşr. Thk. Ali Muhammed el-Buhârî. Ez-Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân b. Kaymaz. (2006). Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ. Kahire: Dâru’l Hadis.