İbn Haldun Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@İHÜ, İbn Haldun Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.


 

Güncel Gönderiler

Yayın
Osmanlı hukukunda aile içi borç sorumluluğu: Kadı sicilleri örnekliğinde evlilik nafakası
(İbn Haldun Üniversitesi, 2025) Kerim Altuntaş, Şeydanur
Bu makale, Osmanlı dönemi İstanbul Kadı Sicilleri’nde yer alan evlilik nafakası davalarını, İslâm hukukunun özellikle Hanefî mezhebi çerçevesindeki fıkhî hükümleriyle karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. İslâm aile hukukunun temel yapı taşlarından biri olan nafaka, evlilik birliği süresince ve boşanma sonrası iddet müddetinde kadının ekonomik güvenliğini temin eden hukukî bir yükümlülük olarak tanımlanmıştır. Çalışmada öncelikle Hanefî fıkhına göre nafakanın kavramsal çerçevesi ortaya konulmuş; mehir, iddet nafakası, giyim, mesken temini, yiyecek ve giyim giderleri gibi unsurlar klasik kaynaklar ışığında ele alınmıştır. Bu kuramsal zemin üzerine, Osmanlı kadı sicillerinde tespit edilen nafaka davaları seçilerek ayrıntılı biçimde incelenmiştir. Araştırmada, İSAM, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. ve Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi iş birliğiyle Prof. Dr. Mehmet Âkif Aydın’ın yönetiminde hazırlanan 100 ciltlik İstanbul Kadı Sicilleri Projesi veri tabanı kullanılmıştır. Sicil kayıtları üzerinden yapılan incelemelerde, kadıların dava süreçlerinde takip ettikleri usuller, tarafların ileri sürdükleri iddia ve deliller, nafakanın hesaplanma biçimi ve ödeme şekilleri ortaya konmuştur. Ayrıca, vekâlet yoluyla dava açılması, muhâlea ve sulh yoluyla anlaşmalar, ibrâ beyanları, gaiplik ve hidâne gibi hukukî kurumların nafaka yükümlülüklerine etkileri de değerlendirilmiştir. Bu bağlamda mahkeme kayıtları yalnızca tarafların bireysel taleplerini değil, aynı zamanda Osmanlı yargısının aile hukukuna ilişkin işleyişini ve Hanefî fıkhının pratikteki yansımalarını gözler önüne sermektedir. Sonuç olarak çalışma, evlilik nafakasının Hanefî fıkhındaki kuramsal çerçevesi ile Osmanlı mahkemelerinin uygulamalarını karşılaştırmalı biçimde ortaya koymakta; nafaka müessesesinin hem kadınların ekonomik güvenliğini sağlamadaki işlevini hem de Osmanlı yargı pratiğinde nasıl şekillendiğini tarihsel ve hukukî bağlamda bütüncül bir perspektifle değerlendirmektedir. Böylece makale, hem hukuk tarihi hem de aile hukuku çalışmaları açısından önemli bir kaynak sunmakta ve Osmanlı toplumunda kadınların mali haklarının korunmasına dair somut veriler sağlamaktadır.
Yayın
Mali cezanın tarihi süreç içindeki varlığı
(İbn Haldun Üniversitesi, 2025) Zourob, Tamer
Mal edinme duygusu insanın fıtratında var olan temel bir duygudur. Bu duygu insanı sürekli olarak mal elde edebileceği çeşitli yolları aramaya sevk eder. İnsanın mal edinmek için takip ettiği yollar kimi zaman kumar, faiz, rüşvet, hırsızlık gibi insanları sömüren ve bu sebeple Allah tarafından haram kılınan yollar olurken kimi zaman da Allah’ın helâl kıldığı karşılıklı rızaya dayalı sözleşmeler olabilir. Rıza, bir sözleşmenin kurulmasını sağlayan temel unsurdur. Sözleşme kurulduktan sonra yükümlülüklerin yerine getirilmesi zorunlu hale gelir. Ancak sözleşme yapan taraflardan biri kimi zaman elinde olmayan doğal afetler, iflas, hastalık, tutukluluk gibi mücbir sebeplerden kaynaklı olarak kimi zaman da tamamen keyfi olarak sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeyebilir. Bu tür bir ihlal sözleşmenin diğer tarafını sözleşmenin ihlal edilmesi sebebiyle ciddi maddi bir zarara uğratabilir ve mağdur edebilir. İşte bu durum insanları ortaya çıkabilecek her türlü zararın önüne geçmek ve sözleşmeye tabi olma disiplinini sağlamak amacıyla yapılan sözleşmelere mali ceza şartını eklemeye sevk etmiştir. Bu çalışmanın amacı mali ceza kavramını açıklamak ve bu uygulamanın eski medeniyetlerdeki ve semâvî dinlerdeki varlığını ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda öncelikle mali ceza kavramına yer verilmiştir. Daha sonra da mali cezanın eski medeniyetlerin hukuk sistemleri içerisinde nasıl ele alındığı meselesi en eski medeniyetlerden başlanılarak kronolojik olarak incelenmiştir. Ardından da mali cezanın semâvî dinlerdeki yeri ele alınmaya çalışılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda, mali ceza uygulamasının kökenlerinin tarihsel açıdan çok eski tarihlere dayandığı ve semâvî dinlerde de var olduğu, sözleşmelere eklenen mali cezanın bazen tazminat bazen de cezâ niteliği taşıdığı, sözleşme ihlallerinin yanı sıra bazı suçlara da mali ceza öngörüldüğü tespit edilmiştir.
Yayın
İslam hukuku açısından gasp ve itlafta menfaatin tazmini
(İbn Haldun Üniversitesi, 2025) Araz, Yunus
Bu çalışmada gasp ve itlaf durumunda menfaatin tazmini ile ilgili İslam hukukçularının görüşleri delilleriyle ele alınmaya çalışılmıştır. İslam hukuku, mülkiyet haklarının korunmasını ve zararın giderilmesini temel ilke olarak benimsemiştir. İslam hukukunda mala yönelik haksız fiiller hırsızlık, gasp ve itlaf gibi başlıklar altında ele alınmış, ceza ve borçlar hukuku bölümlerinde incelenmiştir. Hırsızlık ceza hukuku kapsamında ele alınırken, gasp ve itlaf ise bir kısmı ceza hukuku bölümünde işlenmekle birlikte genel olarak borçlar hukuku ve tazminat ile ilgili bölümlerde ele alınmıştır. Gerek menfaatin tanımlanmasında gerekse hukuki tasarruflara konu olmasında mezhepler arasında içtihad farklılıkları oluşmuştur. Buna bağlı olarak gasp ve itlaf gibi haksız fiillerde menfaatin zarara uğraması ve tazmini ile ilgili de farklı görüşler benimsenmiştir. Maddi zararlar nispeten kolay tespit edilip telafi edilebilirken, menfaat kaybı gibi soyut ve ihtimale dayalı zararlar hukukî açıdan daha karmaşık bir mesele olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda klasik fıkıh kaynakları ve mezheplerin yaklaşımları, özellikle başlangıçta menfaati mal olarak görmeyen Hanefî mezhebi ekseninde analiz edilmiştir. Ancak vakıf ve yetim mallarının korunması gibi pratik ihtiyaçlar doğrultusunda Hanefî içtihatlarında zamanla istisnalar geliştirilmiş ve menfaatin belirli şartlarda tazmin edilebileceği kabul edilmiştir. Diğer mezheplerde ise menfaatin doğrudan mal kapsamında değerlendirilmesi erken dönemden itibaren tazmininin kabulü yönünde ictihada sebep olmuştur. Osmanlı döneminde Mecelle ile bu görüş daha da sistematik hale getirilmiştir. Çalışma, nihayetinde İslam hukukunun adalet ve zararı önleme gibi temel amaçlarıyla uyumlu bir şekilde menfaat tazminine imkân tanınması gerektiği sonucuna varmaktadır.
Yayın
Faiz hassasiyetine sahip kişilerin satın alma davranışlarının incelenmesi: Mülakat çalışması
(İbn Haldun Üniversitesi, 2025) Bozoğulları, Şeyma
Faiz hassasiyeti taşıyan insanların finansman ihtiyaçlarını karşılamak, faiz hassasiyetini yok sayan bir finansman sistemi içinde giderek zorlaşmaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, bireylerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere konvansiyonel bankacılık ve katılım bankacılığı sistemlerini tercih etmeyiş nedenlerini ve bu tercihlerine karşılık izledikleri finansman stratejilerini derinlemesine incelemektir. Ayrıca, bu alternatif finansman yaklaşımlarını benimseyen aktörlerin süreç içerisinde karşılaştıkları zorlukların ve engellerin tespit edilmesi hedeflenmektedir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak 20 katılımcıya önceden hazırlanmış sorular sorulmuş ve izinleri doğrultusunda ses kayıtları deşifre edilerek analiz yapılmıştır. Ölçüt örnekleme ile katılımcıların dâhil edilme kriteri belirlenmiştir. Bu araştırmada katılımcıların görüşmeye dâhil edilme kriteri, konvansiyonel ve katılım bankalarından kredi almamış olmaları olarak belirlenmiştir. Kartopu örneklem yöntemi kullanılarak bağlantı kurulan bir kişinin başka kişilere yönlendirmesi istenmiştir. Elde edilen bulgularda giderek zayıflayan güvene dayalı borç ilişkileri ve kişilerin katılım bankalarına dair eleştirileri göze çarpmaktadır. Faiz hassasiyetine sahip kişilerin çevrelerinden aldıkları eleştiriler de önemli bulgular arasındadır. Sonuç olarak faiz hassasiyetine sahip bireylerin bereket, içsel huzur, dinî inançlar çerçevesinde ortak tutum sergilediği gözlemlenmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular bize faize karşı duyarlı olan insanların dinî motivasyonlarını ön plana çıkararak faizden kaçındıklarını ve alternatif olarak karz-ı hasene yöneldiklerini göstermektedir. Borçlanma imkânı olmayan insanların ise almayı erteledikleri ihtiyaçları ve çevrenin baskısı onlar için bir imtihan vesilesi olmuştur.
Yayın
Hindistan’da İslam iktisadı literatürü
(İbn Haldun Üniversitesi, 2025) Qamar, Md Noorul
Bu çalışma, Hintli âlimlerin İslam iktisadı literatürüne yaptıkları erken dönem ilmî katkıları incelemeyi amaçlamaktadır. İslam düşüncesi tarihinde önemli bir yere sahip olan Hint Alt Kıtası’nın bu ilmî etkisi, zamanla İslam iktisadı alanına da yansımış; özellikle 20. yüzyılın ilk yarısında Hindistan’da gerçekleştirilen çalışmaların, İslam dünyasının genelindeki benzer girişimlerden daha erken bir dönemde ortaya çıktığı da görülmüştür. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında bu öncülüğün aynı düzeyde devam ettirilmediği de anlaşılmaktadır. Literatürde, bu alanda kaleme alınan ilk eserin, geleneksel bir Hintli âlim olan Hifzurrahman Sivhârvî’ye ait olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, 1974 yılında Müslüman Üniversitesi'nde kabul edilen doktora tezinin, İslam iktisadının bağımsız bir bilim dalı olarak kurumsallaşmasına önemli katkılar sağladığı da belirtilmektedir. Bununla birlikte, Hintli bir iktisatçı tarafından yazılan Islam and Theory of Interest (Faiz Teorisi ve İslam) adlı eser, modern dönemde İslam iktisadına dair akademik çabaların bir diğer erken örneğini oluşturmaktadır. Günümüzde ise İslam iktisadı, Hindistan’da da tıpkı diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi çeşitli üniversitelerde akademik bir disiplin olarak ele alınmakta; kamu ve özel kuruluşların desteğiyle bu alanda eğitim ve araştırma faaliyetleri yürütülmektedir. Tarihsel süreçte Hintli âlimler, İslam iktisadının teorik çerçevesinin oluşumu ve tanıtımı bağlamında öncü roller üstlenmişlerdir. Bu bağlamda söz konusu çalışma, kitap, makale, tez, çalıştay, ilmî toplantı, tebliğ ve sivil toplum faaliyetleriyle oluşan geniş literatürün tamamını kapsamak yerine, erken dönemde alana yapılan katkılara odaklanmakta ve bu katkıları kronolojik bir yaklaşımla ele almaktadır. Nitel araştırma yöntemiyle hazırlanan bu çalışmanın, Türkçe literatürdeki önemli bir boşluğu doldurmaya katkı sağlaması hedeflenmektedir.